Olayları Bediüzzaman’sız anlamak zor
Risale-i Nur’u, kalıplaşmış İslâm algısının sınırlarına hapsetmek isteyenlere şu hakîkati hatırlatmak zorundayız: Bediüzzaman yalnızca Kur’ân’ı itikad ve ibadet boyutlarıyla tefsir etmiyor; yaşamakta olduğumuz hayatın siyasî, sosyolojik, psikolojik, tarihî, güzel sanatlar, fennî ilimler ve diğer birçok yönden fıtratı temsil ettiğinden; hayatı ve hadiseleri onsuz tahlil edenler genellikle doğru neticelere varamıyorlar. Varamazlar, zira zaman ahirzaman olduğundan; insaniyetin düşünce dünyasını, tahrip bombalarıyla mütemadiyen iğfal eden cereyanların kuşatması altında yaşıyoruz. Önce, “değişim” adıyla fıtratı müdahalelerle değiştirip, bu yeni hâli, bize, hayatın esas hâli olarak takdim ediyorlar. Zihinleri önce, tahrip edilmiş yeniye alıştırıyorlar, sonra da geçmişi süngerle hafızalardan silmeye kalkışıyorlar. Ve sonra, bozguncuların desiselerini hissedenlere genel hücum başlatılıyor. Medya, siyasî infazlar, yargı infazları, rüşvetler, soruşturmalar ve hipnozlar… “Artık ‘eski’ yok, ‘yeni’yi yazacaksınız defterlerinize.” diyorlar…
Tarihin tekerrür ettiği doğrudur. Fakat asla eski figürler ve hükümler ile değil. 2024 ABD seçimleriyle siyasette ve ekonomide başlayan büyük depremin mahiyetini tarihte arayanlar, Fransa’ya Rothschild’lerce görevlendirilen Macron gibileri Napolyon zannediyorlar. Polonya devletinin başbakanı ise; İkinci Dünya Savaşı’na sebep olan zavallı selefiyle kendisini karıştırıp, geçmişte kendi insanlarının helâketine yol açan İngiliz müziğiyle dansa kalkıyor. Hele Starmer…........
© Yeni Asya
