Meşrutiyeti delâil-i şer’iye ile kabul ettim
Medâr-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl i’tizar edeyim, mütehayyirim. Mukaddeme olarak söylüyorum:
Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad olunsa, cezadan korkmaz. Hem de haksız yere idam olunsam, iki şehid sevabını kazanırım. Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lâfızdan ibaret bulunan gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlûmiyetle ölmek, zalimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır.
Bunu da derim ki: Siyaseti dinsizliğe alet yapan bazı adamlar, kabahatlerini setr için başkasını irtica ile ve dinini siyasete alet yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler eskilerden beterdirler. Bunların sadâkatine nasıl itimad olunur? Adalet onların sözlerine nasıl bina olunur?
Hem de, cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zira insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle ta’dil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cem’ edip, bir zaman-ı vâhidde, bir şahs-ı vâhidden sudûrunu tevehhüm........
© Yeni Asya
