Hikmet, rahmet, nizam... kâinatın hayatıdır
Evet, nasıl ki ism-i Hakem ve Hakîm’in cilve-i a’zamı ile, a’zamî derecede risalet-i Ahmediyeyi iktiza ediyor; öyle de, Esma-i Hüsnadan Allah, Rahman, Rahîm, Vedûd, Mün’im, Kerîm, Cemîl, Rab gibi çok isimlerin her biri, kâinatta görünen bir cilve-i a’zamla, a’zamî derecede ve mertebe-i kat’iyette risalet-i Ahmediyeyi istilzam ederler.
Meselâ ism-i Rahman’ın cilvesi olan rahmet-i vâsia, o Rahmeten Li’l-âlemîn ile tezahür eder. Ve ism-i Vedûd’un cilvesi olan tahabbüb-ü İlâhî ve tearrüf-ü Rabbanî, o Habib-i Rabbü’l-Âlemîn ile netice verir, mukabele görür. Ve ism-i Cemîl’in bir cilvesi olan bütün cemaller, yani cemal-i zat, cemal-i esma, cemal-i sanat, cemal-i masnuat o âyine-i Ahmediyede görülür, gösterilir. Ve haşmet-i rububiyetin ve saltanat-ı ulûhiyetin cilveleri dahi, o dellâl-ı saltanat-ı rububiyet olan zat-ı Ahmediyenin risaletiyle bilinir, görünür, anlaşılır, tasdik edilir. Ve hakeza, bu misaller gibi, ekser Esma-i Hüsnanın her biri, risalet-i Ahmediyeye birer parlak bürhandır.
Elhâsıl: Madem........
© Yeni Asya
