Hicret esnasında yaşanan mu’cizeler
Sebir dedi: “Yâ Resulallah, benden ininiz! Korkarım, benim üstümde sizi vururlarsa, Allah beni tazib eder. Onun için korkarım.” Cebel-i Hira çağırdı: “Yâ Resûlallah, ileyye!” [Ey Allah’ın Resulü, bana gel. (Kadı İyaz, Şifa, 1:308.)] “Bana gel.” Bu sır içindir ki ehl-i kalp, Sebir’de havf ve Hira’da da emniyeti hissederler.
Bu misalden anlaşılır ki o koca dağlar birer müstakil abddir, müsebbihtir ve vazifedardırlar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tanır ve severler, başıboş değillerdir.
Mektubat, s. 163
***
Manevî tevatür derecesinde bir şöhretle, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekri’s-Sıddık ile, küffarın takibinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira’nın kapısında, iki nöbetçi gibi, iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi, perdedar gibi, harika bir tarzda, kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir. Hatta rüesa-i Kureyşten, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın eli ile Gazve-i Bedir’de öldürülen Übeyy ibni Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: “Mağaraya girelim.” O demiş: “Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki Hazret-i Muhammed........
© Yeni Asya
