Hayır ve hak din istikbalde mutlak galebe edecektir
Ben bütün kuvvetimle, hadsiz lisanım olsa, o hadsiz lisanlarla kasem ederim ki âlemi bu nizam-ı ekmel ile, bu kâinatı zerreden seyyarata kadar, sinek kanadından semavat kandillerine kadar nihayet bir hikmet-i intizam ile halk eden Hakîm-i Zülcelâl’e ve Sâni-i Zülcemal’e o hadsiz lisanlarla kasem ediyoruz ki beşer, hiçbir cihetle, bütün envâ-ı kâinata muhalif olarak ve küçük kardeşleri olan sair taifelere zıt olarak, kâinattaki nizama küllî şerleriyle muhalefet edip, nev-i beşerde şerrin hayra galebesine binler senede sebep olan o zakkumları yiyip hazmetmesi mümkün değil.
Bunun imkânı, ancak ve ancak bu farz-ı muhâl ile olabilir ki: Beşer, bu âleme emanet-i kübra mertebesinde ve halife-i rûy-i zemin makamında sair envâ-ı kâinata büyük ve mükerrem bir kardeş olduğu halde en edna, en berbat, en perişan, en muzır ve ehemmiyetsiz, hırsızcasına ve dolayısıyla bu kâinat içine girmiş, karıştırmış! Bu farz-ı muhâl, hiçbir cihetle kabul olunamaz.
Bu hakikat için elbette bu yarım........
© Yeni Asya
visit website