Doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu göstersek...
Hem zaman-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize bildirmiyor ki; bir Müslüman, muhakeme-i akliyesi ile başka bir dini İslâmiyete tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dahil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var; o başka mesele. Taklit ise ehemmiyetsizdir. Halbuki edyân-ı sâire müntesipleri, mutlaka fevc fevc muhakeme-i akliye ile ve bürhan-ı kat’î ile daire-i İslâmiyete dahil olmuşlar ve olmaktadırlar. Eğer biz, doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dahil olacaklardır.
Hem de tarih bize bildiriyor ki: Ehl-i İslâmın temeddünü, hakikat-i İslâmiyete ittibaları nisbetindedir; başkaların temeddünü ise, dinleriyle mâkûsen mütenasiptir.
Hem de hakikat bize bildiriyor ki: Mütenebbih olan beşer, dinsiz olamaz. Lâsiyyema, uyanmış, insaniyeti tatmış, müstakbele ve ebede namzet olmuş adam dinsiz........
© Yeni Asya
