menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Konuşan Türkiye İttifakı

11 2
yesterday

Bundan üzüntü duyduğunu söylerken de, siyasetin gündemini yargının belirlemesinden rahatsızlığını dile getiriyor, siyasetin gündemini siyasetçilerin belirlemesini istiyor. Bir eleştirinin bile yargı konusu yapılmasının yanlışlığına dikkat çekerken, “O zaman kim konuşacak?” diye soruyor.

Şu anda cevabı bulunamayan soru bu.

Daha kötüsü de var. Konuştukları sebebi ile adlî kovuşturmalara uğrayacağını, sık sık yargı süreçlerine muhatap olacağını bilen, düşündüklerini söylemenin bedel ödemekle eş anlamlı olduğuna kanaat getiren bir millet, düşünme ve sorgulama hassasiyetini yitirdiğinde ne olacak? Bir ülke için bundan daha kötü bir senaryo mümkün mü?

“Konuşan Türkiye”den “Susan Türkiye”ye gelinmesi demokrasimiz, hak ve hürriyetler konusunda son derece endişe verici…

Konuşan ve yazanlar hakkında soruşturmaların açıldığı, gözaltına alınıp bazılarının cezaevine konulduğu bir dönemden geçiyoruz. Artık ülkenin yeni normali(!) maalesef bu...

Belediyelere kayyım atanıyor, başkanlar hakkında soruşturmalar açılıyor, muhalif düşüncelere hapiste yer gösteriliyor. Siyaset kurumu üzerine düşeni yapmalı ve hem millet hem de devlet açısından taşınamaz hâle gelen bu baskı sistemine son vermeli.

Demokrasinin kökleşmediği, hak, hukuk ve hürriyetlerin sağlam bir zemine oturmadığı ülkelerde problemler kısa zamanda kangren hâline geliyor.

Örneğin 1 Ekim 2024 tarihinde Meclis açılışında Devlet Bahçeli’nin DEM vekilleri ile tokalaşmasıyla başlayan “yeni süreç”in de........

© Yeni Asya