İslâm istibdada müsait mi?
İslâmın barış, adalet, hürriyet, meşveret, şûra, kul hakkına riayet gibi hakikatlerini nazara almayan yanılabilir.
İnsanların her işinde asıl olan meşverettir. Eksik ve kusurlarına rağmen insanlığın ulaştığı “çoğulcu demokrasi” ve parlamenter sistem şimdilik meşverete en yakın sistem görünüyor.
Demokrasi milletin hâkimiyetidir. Rejimin hâkimi, seçimle teşkil edilen Meclistir, meb’us hürdür. Hükümet, Meclisin emrinde ve hizmetindedir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle:
“Meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Yani efkâr-ı âmmenizin misal-i mücessemi olan meb’usan hâkimdir; hükûmet hâdim ve hizmetkârdır.” (Münazarat, s. 42.)
“Demokrasi millet hâkimiyetine dayanır, oysa İslâm’da hâkimiyet Allah’ındır” şeklindeki itiraz ve endişelerin ciddî bir esası ve dayanağı yoktur. Çünkü İlâhî ahkâm zaten değişmez. Ama bu ahkâmın değişen şartlara göre ne şekilde uygulanacağını tayin etmek meşveret sistemiyle mümkündür.
117 YILLIK MACERA
Hürriyetin ilânı olarak kabul edilen 2. Meşrutiyetin üzerinden tam yüz on yedi yıl geçmiş.
Bediüzzaman, Meşrutiyeti “şeriat namına alkışladığını” açıkça söylemiş. Onu “cumhuriyet ve demokrat” mânâlarıyla........
© Yeni Asya
