Nur markasının özellikleri (1)
YERLİDİR, İNSANÎDİR…
Bediüzzaman Said Nursî’nin Kur’ân’ın malı ve hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nur ile ortaya koyduğu bu markanın en mühim özelliklerinden biri, yüzde yüz kat’iyyetinde bunun hem yerli, hem millî, hem insanî, hem de cihanşümûl, dünya çapında olmasıdır.
Yani, Risale-i Nur etrafında şekillenen fikir ve hareket, dış odaklı değildir. Yabancı patentli değildir. Harici kökenli değildir. Ecnebî malı hiç değildir. Keza, yerel-lokal çaplı ve dar bölgeli değildir. Hedef kitlesi sadece Müslümanlar da değil, bütün dünya ve insanlık âleminin tamamıdır.
Meselâ, Hz. Bediüzzaman’ın Kastamonu Lâhikası’ndaki umuma yönelik bir mesajında deniliyor ki: “Risale-i Nur der: “Her kim olursan ol; bak, gör, yalnız gözünü aç, hakikatı müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar.”
Madem öyle, o halde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak herkesin ve hepimizin bu evrensel çaptaki nuranî markaya sahip çıkması ve onu dünyanın en ücra köşesinde yaşayan insanlara da iftiharla sunmaya çalışması gerekmez mi?
O DERECE KIYMETLİDİR Kİ…
Temelinde Allah rızası, iman hakikati ve ahiret saadetini temin etmek olan bu nurlu dâvâ o derece kıymetlidir ki, bir kimseye bütün dünyanın tapusu verilse, yine de onun yerini dolduramaz.
11. Şua’da, Risale-i Nur’un meşgul olduğu “imanı kazanmak ve kaybetmek........
© Yeni Asya
