Lâiklik nasıl tatbik edildi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk anayasasının 2. Maddesi’nde “Devletin dini din-i İslâmdır” ifadesi yer alıyordu.
Bu ifade 1928’de sezdirmeden çıkartıldı. Yerine hemen “lâiklik” falan da konulmadı. Böylelikle, anayasadaki din hanesi bir bakıma boş bırakılmış oldu .Tâ 6 Şubat 1937’ye kadar. Bu tarihte, lâiklik, resmen kabul edildi ve anayasaya konuldu.
Lâikliğin tatbikatı ise, aslında tâ 1924 senesinin başından itibaren kademeli şekilde yapılıyordu. Ne var ki, gerçek manasıyla değil, kelimenin tam anlamıyla “dinsizlik manasında” uygulanıyordu. Nitekim, aşağıda göreceğiniz gibi mahkeme kayıtlarında bile bunun izini sürmek, etkisini görmek mümkün.
LÂİKLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Lâikliğin yahut laisizmin (Fransızca laicité) literatürdeki genel tarifi şöyledir: Devlet idaresinde, dinin veya dinsizliğin referans olarak alınmamasını; aynı şekilde, devletin din veya dinsizlik karşısında tarafsız olmasını savunan bir prensiptir.
Bediüzzaman Said Nursî'nin 1935’te Eskişehir Mahkemesindeki savunmasında geçen lâiklik tarifi ise şöyledir:
"Eğer lâik cumhuriyeti soruyorsanız; ben biliyorum ki, lâik manası bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düstûruyla dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir........
© Yeni Asya
