menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Ben Cumhuriyetçiyim” deyince…

11 6
25.03.2025

Mübarek Ramazan ayı olması hasebiyle, programların ağırlık kısmı Nisan ayına kaydırılmış durumda. Dolayısıyla, önümüzdeki Nisan ayı boyunca yurtta ve dünyanın muhtelif merkezlerinde Hz. Bediüzzaman değişik yönleriyle anılmaya, anlatılmaya devam edecek.

Bilvesile, biz de ara ara onun hayatî mevzulara olan bakış ve değerlendirme tarzına paragraf açmak istiyoruz. Bugünkü yazı konumuz Cumhuriyete dair.

Türkiye’de Cumhuriyet idaresi var mı, var. Hem de 29 Ekim 1923’ten bu yana. Peki, hakikî manada bir Cumhuriyet mi? Değil, ne yazık ki…

O tarihte kurulan rejim “cumhur”a, yani halkın iradesine dayanan bir sistemde değil, kelimenin tam anlamıyla bir “zümre Cumhuriyeti”dir. Öyle olduğu için de, ilk 27 sene demokrasinin yeşermesine ve milletin hür iradesinin tecellisine imkân-fırsat verilmemiştir. 1950’ye kadar, sistem tek parti ve tek adam merkezli olarak süre gelmiştir. On yıllık bir hürriyet-demokrasi teneffüsünün ardından, bu kez on yılda bir darbe ve muhtıra ile Cumhuriyet idaresi örselendiği gibi, demokrasinin de âdeta canına okunmuştur.

Ne yazık ki, şimdilerde ülke yine benzer mahiyette birtakım emr-i vâkilerle-defaktolarla karşı karşıya getirilmiş durumda. Sözde Cumhuriyet var, demokrasi var; lâkin,........

© Yeni Asya