menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demokratik direnç

9 1
27.03.2025

Haftalar öncesinden Cumhurbaşkanı’nın “Turpun büyüğü heybede” demesi, sözkonusu operasyonların yargının inisiyatifinde olmayıp zamanlaması ve muhtevası bakımından tamamen iktidardakilerin bilgisi hatta “tâlimatlı”yla yapıldığına dair ciddi ipuçları ortada.

Vakıa şu ki devlet gücünü eline geçirenin devlet imkân ve araçlarını tepe tepe kullanmasıyla, ne pahasına olursa olsun kayd-ü hayat şartıyla iktidar koltuğunda kalma siyasî hırsıyla, hakla, hukukla hiçbir izâhı olmayan tutuklamalarla demokrasinin askıya alınarak “yargı sopası”yla siyaseti dizayn etme, siyasî rakiplerini diskalifiye etme amacıyla hukuk devleti yok ediliyor.

Zira hukukçuların tesbitiyle, onca operasyona “gerekçe” gösterilen iddiaların ve suçlamalar ciddi delile dayanmıyor. Kaldı ki ortaya atılan çoğu “gizli tanıklar”ın “aldığım duyuma göre” diye başlayan isnadları “doğru” olsa bile yargılanmadan yargısız infazla seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınmasıyla millet irâdesine el konulması sözkonusu operasyonların hukukî değil, siyasî olduğunu su yüzüne çıkarıyor.

DEMOKRATİK TEPKİYİ HESAP EDEMEDİLER

Oysa millet iradesi nasıl Cumhurbaşkanını, milletvekillerini seçtiyse, belediye başkanlarını da doğrudan seçmiştir. Bu bakımdan mahkeme kararı olmadan milletin seçtiği belediye başkanlarının sabahın köründe derdest edilmeleri seçilmiş tepeden talimatlar”la görevden alınması, millet iradesine suikasttır.

Klasik darbelerdeki “askerî vesayet” yerine, yürütmenin yanısıra yasamayı ve yargıyı güdümüne alan, Saray danışmanlarının ikrarıyla “tek kişilik” hükûmet”in hükmettiği “otoriter rejim”de farklı vesayet odakları üzerinden demokrasiye açıkça bir “hukuk darbesi”........

© Yeni Asya