“Süreç”in handikapları…
Handikapların başında, bir mağaranın önünde yakılan üç-beş silâhın dışında, binlerce militanın ne zaman, nerede silâh bırakıp nereye gideceklerinin bilinmemesi; hangi ülkenin topraklarında ve garantörlüğünde nasıl teslim olacaklarına dair bir mekânizmanın oluşturulmaması geliyor.
Keza başta söz verilen “bütün PKK’lı grupların silâh bırakması” teğet geçilirken, cezaevlerindeki binlerce militanın akıbeti; terör saldırılarını yapanların durumu, “iyi hal indirimi” ve “iş talepleri” yine “yandaş medya”ca “çözülmüş” gibi karartılıyor.
SİYASÎ KOMPLOLARDA İSTİMAL
Bu handikaplarla da kalınmıyor. Ülkenin doğusunda “barış getireceğim” deyip “süreç” ilân ederken, ülkenin batısında seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması, “süreç”in birlikte kotarıldığı DEM’lilerin “kent uzlaşısı”yla belediye meclisi üyesi yapılmasının “suç” sayılması garabeti sergileniyor.
Ellerine silah almamış, asla teröre bulaşmamış, en son AİHM’in ve Anayasa Mahkemesi’nin üç kez “hak ihlâli”yle tahliye kararı verdiği Demirtaş gibi seçilmiş siyasetçiler dokuz yıldır hapiste tutulurken, yıllarca ellerinde silâhla terör örgütünde yer alanların serbest bırakılması çelişkisi ve kırk bin insanın katlinden sorumlu terör örgütü liderine “kurucu önder” diye övgüler dizilmesi çarpıklığı “süreç”e dair soru işaretlerini arttırıyor.
Gerçek şu ki her yönüyle sıkışan Saray........
© Yeni Asya
