“Süreç” belirsizlik çıkmazında
Mâlum daha önce hâlen karanlıktaki 15 Temmuz Hâdisesi’ni suiistimalle Bahçeli’nin “Madem Cumhurbaşkanı fiilî olarak Anayasaya uymuyor o zaman Anayasayı Cumhurbaşkanına uyduralım” gerekçesiyle 16 Nisan 2017 referandumuyla “tek kişilik ucûbe yönetim” getirilmişti. “Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına darbe indirilirse, Türkiye siyasî ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih ve tek seçenek, bu kapsamda anayasal düzenlemeyi yapmak gereklidir” diyerek yeniden seçilmesinin önünün açılması”yla “otoriter rejim” daha da tahkim edilmişti.
Aslında iktidar mahfillerince her fırsatta “anayasal düzenleme”nin “Anayasanın ilk dört maddesine ilişilmeyeceği” teminatları verilirken, “vatandaşlık tanımı”na dair bazı ufak değişiklikler yapılsa da asıl değişikliğin 101. Maddesi’ndeki “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünün kaldırılarak Erdoğan’ın ömür boyu iktidar koltuğunda kalmasının önünün açılmasında olduğu gibi Bahçeli-Erdoğan’ın son “Öcalan çıkışı” atraksiyonunun amacı ortada.
KARALAMA KAMPANYALARI VE İTİBAR SUİKASTLARI
Seksen beş milyonun Cumhurbaşkanı olması gereken ve en son il il partisinin kongrelerine katılan partili Erdoğan’ın en son partisinin Şanlıurfa kongresinde sahnede birlikte türkü okuduğu Tatlıses’in “Biz ölene kadar sizinle beraberiz. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığına var mısınız, yok musunuz? Bu sözü alalım” sorusu üzerine Erdoğan’ın “Sen varsan ben varım” cevabına “ölümüne varım” sözüne sevinmesinin ardından AKP........
© Yeni Asya
