Şahs-ı manevînin gücü
Üstadımız İhlâs Risalesinde; “İşte, ey Risale-i Nur Şakirdleri ve Kur’ân’ın hizmetkarları. Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kamil ismine layık bir şahs-ı manevînin azalarıyız”1 diyor.
“Sizler ve bizler” ifadesinin açıklamasını yine İhlâs Risalesinin satırlarından okuyoruz: “Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakikî, samimi bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir.”2
Demek oluyor ki; dünyanın her yerindeki samimî ve hakikî bir ittifak çizgisi üzerinde bulunan Nur talebeleri sayıları kaç olursa olsun bu şahs-ı manevînin âzâlarıdır. Nasıl ki; ayağımıza batan dikenin acısı vücudumuzun her yerinde hissediliyorsa, şahs-ı manevîye gelen bir hücum ve zarar karşısında da bütün Nur talebeleri bu acıyı hissetmelidir.
Üstadımızın, Hulusî ve Sabri ağabeylerimiz için kullandığı “Adeta cesetleri muhtelif, ruhları bir hükmünde hakikî manevî vereselerdir”3 ifadesi........
© Yeni Asya
