Ekmeğimiz
Buğday, arpa, yulaf ve mısır gibi tahılların unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan mübarek bir yiyecektir, ekmek.
Zer edilen tohumluk buğday, rahm-ı maderde bekler; neşv ü nema bulmak için feda eder canını. Çünkü buğdayın filizlenmesi için, önce nefsini nesline feda edip, çürümesi gerekir.
Baş gösterir, topraktan; kızgın güneş kellesini kavurur.
Eken rençper keser, biçer savurur.
Hasat, harman, değirmen; yoğrulmak, yorulmak; mayalanıp doğurmak…
Şekil alıp, pasalarla varıp, narda kavrulmak.
Ve… Nân’ı aziz ekmek olmak.
Ekmeğin topraktan mideye kadarki serüveninden başka, verilen emekler silsilesi…
Hz. Mevlânâ, “Buğdayı görün; o bize rızık olabilmek içi nice hâllere nice ölümlere uğrar” diyor ekmek olacak hububat hakkında. Ve peşi peşine sıralıyor dönüşümleri; yani mecaz olarak, ölümleri:
“Buğday tarlada sararıp ölür; biçilirken, bir kere daha ölür; harmanda dövülürken, bir daha ölür; samanından ayrılırken yine ölür; değirmende öğütülür toz olur başka bir ölüm; suya katılıp hamur olur kimliği değişir bir ölüm daha; fırında ateşe girer yanar, yine ölür; ekmek sofraya gelir........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein