Şu ‘cezasızlık’ ve ‘sosyal yardımlar’ meselelerini konuşmayacak mıyız?
Merhum babam, “Ben olsam zengine hapis, fakire para cezası veririm…” derdi. Anadolu geleneğinde de, “Fakiri döveceğine, gömleğini yırt…” diye özetlenir, cezalandırma konusu.
Kendi öz evlatlarına kıymış bir mahlûku konuşuyoruz günlerdir. İki evladını öldürüp, diğer ikisini de yaralamış bir sapık, ağırlaştırılmış müebbet cezası alıyor. Sonra, hangi iyi halleri görülüyorsa, ceza normal müebbede döndürülüyor. Cezaevinde sadece 16 yıl kaldıktan sonra, gelip aramıza karışıyor.
Lakin gene boş durmuyor. Dosya kabarık. Bir yığın suçtan söz ediliyor. Buna rağmen, o mahlûkun ‘şartlı tahliyesi’ iptal olmuyor. Şahsi kanaatim, zaten dosyasına eklenen diğer suçlar da, kuvvetle muhtemeldir ki, çıktığı deliğe tekrar girmek içindir.
Hadi, bir adım daha ileri gideyim… Şayet bu mahlûkun, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e saldırısının arkasında, bazı azmettirici merkezler yoksa, bu eylemin de, üç-beş aylığına da olsa yeniden kodese girme amacı taşıdığını söylemek, çok da isabetsiz olmaz.
İzah edelim… Bu mahlûk, aylık birkaç bin TL bedelle, ruhsatsız bir pansiyonda kalıyordu. Muhtemelen 15’inci sınıf, pis bir yerdir orası. Aylık birkaç bin liraya; 24 saat sıcak suyu akan, çarşaf ve nevresimleri sık sık değiştirilen, günlük temizliği yapılan bir yer değildir herhalde.
Yine o mahlûk günlük yemek ihtiyacını dışarıdan karşılıyor. Lokanta veya kafeterya… Her öğünün bir maliyeti var. Arada bir yıkanmak isterse, hamam parası da az buz değildir.
Peki, öylesi bir mahlûk için, hapishane şartları daha cazip değil midir? Bir düşünün: Düzgün bir koğuşta kalıyorsun. Kışın ısınıyor. Düzgün bir yatağın var. Çarşaflarını ve çamaşırlarını sık sık yıkama imkânı var. Temiz bir tuvalet fırsatı ve 24 saat sıcak su, banyo imkânı var. Eh, 3 öğün verilen yemeğin, kalorisi bile ayarlanıyor.
Hal böyleyken, kimse çıkıp sana, “Çalışsana kardeşim. Şu işi niye yapmadın? Bu işi niye yanlış yaptın? Yevmiyenden keserim ha!..” diye çıkışmıyor.
Bakınız; hali vakti yerinde, düzenli bir işi, geliri ve hayatı olan biri için, hapishanede 1 hafta kalmak bile ağır gelir. Lakin konumuz olan mahlûk gibiler için, mevcut hapishane şartları bir ‘nimet’tir.
Türkiye’nin artık, ceza ve cezasızlık algısı konusunda 2 şeyi yapması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Birincisi; verilen cezalar, gerçekten ceza olmalı. Yok efendim infazdan........
© Yeni Ankara
