menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Medyada kurulan terazi

4 1
latest

Suçun ve suçlunun objektif kriterlerle belirlendiğine dair inanç ne zaman sarsılır? Mahkeme kararları açıklandığında mı, yoksa henüz iddianame bile yazılmadan manşetler atıldığında mı? Asıl kırılma anı, yargıdan önce hükmün verildiği o tanıdık anda mı yaşanır? Türkiye’de bu soruların cevabını aramak için çok geriye gitmeye gerek yok. Son birkaç yıl, hatta son birkaç ay bile yeterince örnek sunuyor.

Medyanın “kesinlik” dili ne zaman devreye girer? “İddiaya göre”nin yerini “işte suçlu” aldığında mı? “Soruşturma sürüyor” cümlesi neden bu kadar kısa ömürlüdür? Bir isim, bir fotoğraf, bir video parçası ekrana düştüğünde, masumiyet karinesinin neden buharlaştığını kim açıklayabilir? Hukuk tarihinin en temel uyarılarından biri hâlâ geçerli değil mi? CesareBeccaria yüzyıllar önce, “Bir kimse hakkında hüküm verilmeden önce onu suçlu saymak, toplumu korumak değil, adaleti ortadan kaldırmaktır” derken tam olarak bugünü tarif etmiyor muydu? Yoksa bu ilke artık sadece ders kitaplarında hatırlanan bir nezaket kuralına mı dönüştü?

Yakın tarihimizde kesin konuşan, hüküm dağıtan, mahkemeyi beklemeye gerek görmeyen yayınların sahipleri bugün nerede duruyor? Dün “kesin” dedikleri dosyalar çöktüğünde bir özür, bir muhasebe, en azından bir suskunluk gördük mü? Yoksa aynı refleksle, sadece aktörleri değiştirerek yolumuza devam mı ediyoruz? Medya neden her defasında “bu sefer farklı” hissini üretmeyi başarıyor?

Bu tekrarın neredeyse mekanik hâle gelmesi tesadüf mü? Her medya kuruluşunun yakın durduğu........

© Yeni Ankara