En üst(ün) kimlik

Nusret Reşber

İki tür kimlik var. Birincisi: Tercihe bağlı olmayan ve değişmeyen fıtri, kadere de taalluk eden; (asli) cinsiyetini, ırkını, renk ve diğer bedensel özelliklerini ihtiva eden kimlik.

İkincisi: Bütün yaşamı etkileyen, ona yön veren; neyin doğru ve yerinde, neyin yanlış ve yersiz olduğuna açıklık getiren, hem dünyada hem de ahiret hayatında etkisi devam edecek olan inanç kimliğidir.

Birinci kimlik, üstünlük sebebi olamayacağı gibi itibarsız görülmeye de konu edilemez!

İkinci kimlikte ise, üstün görülme veya yerilme hakkı dünyada da ahirette de var.

Zira insanın varoluşu bunun içindir. Dünyada sınavı da bunu üzerinedir.

İlk insanı topraktan yaratan, ondan eşini ve her ikisinden de bütün insanları meydana getiren; her şeyin yaratıcısı Rabbil âlemin şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât 49/13)

Allah, buyruğunda, “filan kavmi, kabileyi ya da milleti daha üstün kıldık” demiyor!

Ama “Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.” diye buyuruyor.

Ütün olmak, “her şeyi hakkıyla bilmekte” olan Allah’ın buyruklarına teslim olmak ve yerine getirmekle mümkündür.

Bu sebeple farklı yaratılma, farklı ırktan meydana gelme, dil ve renklerin farklı olması, hiçbir zaman, hiçbir surette üstünlük taslama ya da zelil (hor, hakir, alçak) gösterilme sebebi sayılamaz!

Bugün kavga ve gürültülerin ekseriyeti, ne yazık ki birinci kimliği ön plana çıkarmakla........

© Yeni Akit