menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kendi diliyle düşünemeyen bir millet, kendi geleceğini de başkasının eline bırakmış demektir

10 22
13.10.2025

Kendi diliyle düşünemeyen bir millet, kendi geleceğini de başkasının eline bırakmış demektir

HÜSEYİN DEMİR

Bir ülkenin kaybettiği toprak geri alınabilir; ama kaybolan dil bir daha kolay kolay dönmez. Çünkü dil, sadece kelimelerin toplamı değildir; o, bir milletin hafızası, düşüncesi, inancı ve varoluş tarzıdır. Toplumların kökleri dille tutar, medeniyetler dille filizlenir. Dil zayıfladığında düşünce bulanır; düşünce bulanırsa iman, ahlak ve irade de zedelenir.

Bugün yaşadığımız şey, tam da budur: Dildeki çözülme, zihindeki çözülmenin öncüsüdür. Gençlerin konuşmalarına, medyanın diline, akademinin literatürüne bakıldığında artık yerli kelimeler değil, yabancı kavramlar hüküm sürüyor. “Globalleşme” denilen şeyin ardında, bir tür kültürel sömürgeleşme dili gizlidir.

Oysa dil, yalnızca iletişim değil; düşünce kurma ve hakikati ifade etme aracıdır. Kendi diliyle düşünemeyen bir millet, kendi geleceğini de başkasının eline bırakmış demektir.

Çözüm Nerede?

Bu meselenin çözümü, duygusal bir “dil sevgisi” kampanyasıyla değil; fikrî ve kurumsal bir yeniden inşa süreciyle mümkündür. Dilin kurtuluşu, üç temel alanda yeniden yapılanmayı gerektirir:

1. Teorik Dilin Yeniden İnşası

Bir medeniyet, ancak kendi kavramlarıyla düşünür. Kullandığımız her kelime, farkında olmadan bir düşünce sistemine hizmet eder. “Başarı”, “özgürlük”, “modernlik”, “ilerleme” gibi kavramları başka dillerden aldığımız hâliyle kullanıyorsak, onların anlam dünyasına da teslim olmuşuz demektir.........

© Yeni Akit