Zihinleri Teslim Alamazsınız
Türkiye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, derinleşen ekonomik kriz, yükselen otoriterlik ve toplumsal çözülme içinde tarihsel bir dönemeçtedir. Bu kırılma sadece ekonomik veya siyasal değildir; aynı zamanda kültürel ve zihinsel bir savaş alanı olan psikolojik cepheyi de kapsamaktadır. Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi, bu karmaşık durumu anlamamızda temel bir rehberdir. Egemenler, sadece zor kullanarak değil; toplumsal rıza ve bilinç üretimi yoluyla iktidarlarını korumaktadır. Bugün Türkiye’de yaşanan, iktidarın bu rıza üretme mekanizmalarını sistematik biçimde kullanarak toplumu kendi düşünce ve davranış kalıplarına hapsetme çabasıdır.
Bu hegemonik kuşatma, yalnızca gündelik hayatı değil; halkın direnme gücünü de hedefler. Halkın düşünme, sorgulama ve alternatif üretme kapasitesi; medya, hukuk, eğitim ve ideolojik aygıtlarla baskı altına alınmaktadır. Psikolojik savaş, tam da bu noktada zihinleri teslim alma stratejisi olarak devreye girer. Ancak tarih, hiçbir zor rejimin halkın kolektif hafızasını ve hakikat duygusunu sonsuza dek bastıramayacağını kanıtlamıştır.
Yeni Devlet Aklı Psikolojik Savaşın Örgütlenmesi
İktidar, neoliberal politikalarla hızlandırdığı yıkımı, devletin “yeni aklı” çerçevesinde şekillendirdiği psikolojik savaş stratejisiyle tamamlar. Bu strateji yalnızca fiziksel zor aygıtlarına değil; medya, eğitim, kültür ve ideolojik üretim araçlarına dayanır. Michel Foucault’nun biyopolitika kavramı ile uyumlu bu yapı, bireylerin davranışlarının yanı sıra zihinlerini de yönetmeyi hedefler. İktidar, bireyleri yöneterek toplumu; toplumu yöneterek tarihi biçimlendirme iddiasındadır.
Toplum bu yeni devlet aklıyla önce parçalanır, sonra birbirine düşmanlaştırılır. Güvensizlik, yabancılaşma, korku ve yılgınlık; kitlesel örgütlenmenin yerine bireysel çaresizlik koyulur. Kontrollü kaos, halkın enerjisini tüketirken iktidara krizleri yönetme imkânı sağlar. Psikolojik savaş, görünmez bir kışla gibi işlev görür: Toplum kendi içine kapanır, kolektif cesaret bastırılır, hakikat yerini manipülasyona bırakır.
Provokasyon Politikaları ve Toplumsal Fay Hatları
Devlet, tarihsel ve güncel toplumsal fay hatlarını bilinçli biçimde kışkırtmaktadır. Kürt sorunu, Alevilik, laiklik ve din, kadın hakları, göçmenler, mezhepsel kimlikler gibi meseleler; iktidarın elinde birer psikolojik operasyon aracına dönüşür. Bu fay hatları sadece bölünme noktası değil; aynı zamanda korku, düşmanlaştırma ve meşruiyet üretiminin temel malzemesidir. Türkiye devleti, tarihsel olarak varlığını içeride ve dışarıda yarattığı düşmanlarla sürdürür.
19 Mart gençlik direnişi, bu stratejinin güncel bir örneğidir. Direniş doğrudan bastırılmak yerine önce itibarsızlaştırılmaya çalışılarak, ardından yargı eliyle kriminalize edilerek........
© Yarın Haber
