menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Meşruiyeti Çöken Düzen, Yükselen Devrim İhtimali

10 0
wednesday

Meşruiyet Boşluğu

Tarih boyunca demokrasi, kapitalist sistemin kendini meşrulaştırdığı en güçlü söylemlerden biri oldu. 20. yüzyılda “özgür dünya” ve “liberal kurumlar” üzerinden işleyen bu söylem, sermaye birikim düzeninin üstyapısal ifadesinden ibaretti. Bugün ise bu söylemin içi büyük ölçüde boşalmış durumda. Liberal demokrasiler yalnızca otoriter yönelimlerle tehdit edilmiyor; aynı zamanda kendi içsel çelişkileri nedeniyle hızla çözülüyor.

Günümüzün burjuva demokrasilerinde güç ve meşruiyet, para, kimlik ve bilgi üçlüsü üzerinden şekilleniyor. Bu üçlü, kapitalizmin yapısal krizini maskelerken meşruiyet boşluğunu daha da derinleştiriyor.

Paranın siyasetteki ağırlığı artık gizlenemez bir çıplaklığa ulaştı. Seçimler, kampanyalar, medya organizasyonları ve siyasal aktörlerin konumlanışı büyük ölçüde sermayenin gücüyle belirleniyor. ABD’de milyar dolarlık seçim bütçeleri, Avrupa’da lobi faaliyetleri, Türkiye’de kamu ihaleleri ve yandaş sermaye ağları, demokratik temsilin halk iradesinden çok sermayenin çıkarlarını koruyan bir mekanizma olduğunu gösteriyor. Halkın oy hakkı, bu çarpık düzende yalnızca biçimsel bir meşruiyet aracıdır.

Kimlik siyaseti, sınıf mücadelesinin üzerini örtmenin en etkili aracına dönüştü. Kapitalizm, derinleşen ekonomik eşitsizlikleri görünmez kılmak için etnik, dini ve kültürel farklılıkları siyasetin merkezine yerleştiriyor. Türkiye’de milliyetçilik, mezhepçilik ve kutuplaştırıcı kültürel söylemler, işsizlik, yoksulluk, barınma krizi ve güvencesizlik gibi sınıfsal sorunları gölgede bırakıyor. Bu siyaset, burjuvazinin meşruiyet krizini aşmak için yarattığı bir yanılsamadır.

Bilgi alanı ise doğrudan tekellerin ve devletin ideolojik aygıtı hâline geldi. Dijital platformlar, algoritmalar, sahte haberler ve sansür, kamuoyunu yönlendirme aracına dönüştü. Ancak derinleşen çelişkiler, bu manipülasyonların kalıcı bir hegemonya kurmasını engelliyor.

Sermaye ve Devlet

Türkiye’de siyasal tablo, küresel krizin yerel yansımasıdır. Neoliberal dönüşümle derinleşen eşitsizlikler, başkanlık sistemiyle kurumsallaşan otoriterlik ve sermaye-devlet kaynaşması, demokrasinin yalnızca şekilsel bir vitrin olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Son dönemde yaşanan Can Holding operasyonu, bu gerçeği çıplak biçimde gösterdi. Medya, enerji, finans ve eğitim alanlarında etkin bir sermaye grubuna yönelik müdahale, iktidarın medya üzerindeki tam kontrol isteğini ve sermaye fraksiyonları arasındaki çatışmalarda devletin taraf olduğunu kanıtladı.

Bu operasyon tekil bir hamle değil; önümüzdeki dönemde başka sermaye gruplarına yönelik benzer tasfiyeler de gelecektir. Tek adam rejimi, kendisine sorun çıkaracak tüm........

© Yarın Haber