menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk sosyalizmi tartışmaları-IV (Ş.S. Aydemir)

13 0
yesterday

Yıldırım Koç yazdı…

Şevket Süreyya Aydemir, 19 Eylül 1962 tarihinde yayımlanan Yön’de (Sayı 40) yer alan “Sosyal Devlet ve Türk Sosyalizmi” yazısında “Türk Sosyalizmi”nin amaçlarını aşağıdaki şekilde formüle etti:

“Türk sosyalizmi havada bir konu değildir. Dünyanın içinde yaşadığımız çağında ve Türkiye’nin bugünkü siyasî, iktisadî ve sosyal değişmesi içinde ve bütün şartların zorunlu kıldığı bir iş, inşa ve teşkilatlanma nizamıdır. Bu nizam Anayasada yer alan Türk Sosyal devleti anlamı içinde ve onun mihveri etrafında döner. Fakat memleketin tabii ve beşerî bütün zinde kuvvetlerini, köklerini Atatürkçülükten alan bir idealizm etrafında uyandıran ve istikametlendiren geniş ölçüde bir devletçilik nizamıdır ve bir komünizm değildir. Milliyetçi, istiklâlci bir sosyal harekettir.”

“Türkiye’de, aşırı sınıf farklılaşmaları ve sonunda sınıf kavgaları, hatta sınıf ihtilalleri yerine, bu sınıflar arasındaki keskin çatışmaları önleyecek, ayarlayacak, sosyal bir devletçiliğin, bir Türk sosyalizminin şansı maalesef gittikçe şüpheli bir hal almaktadır. Kabul etmek lazımdırki bugünkü Türkiye, artık Atatürk devri Türkiyesi değildir. Birbirleriyle çatışan sınıfların sanayi sahasında büyük ölçüde belirmediği, sadece devlet işletmeleri şeklinde de olsa, devletçiliğin 1930’dan sonra iktisadi yapımıza girdiği malumdur. Bir taraftan da bir inkılâp ideolojisi hareketi, daha geniş birdevletçilik anlamının işlenmeye çalışıldığı, büyük sanayi kongreleri, ziraat kongreleri yolu ile iktisadi durumumuzun anlaşılmaya çalışıldığı o devirde ‘imtiyazsız, sınıfsız bir millet’ anlamı, slogan halinde de olsa, bazı ruhları sarıyordu. (…)

“Bir milli kurtuluş hareketi içindeydik. Bir istiklal savaşı geçirmiştik. Bir yarı sömürgelikten kurtulmak çabasındaydık. Yabancı imtiyazlardan, kapitülasyonlardan henüz kurtuluyorduk. Ne birikmiş sermayemiz, ne para, ne sermaye piyasamız vardı. Ama bütün bir husumet cihanını yenen, son imparatorluğun aşağılık duygularından kurtulan, azınlık, varlıksız, fakat muhayyilesi geniş bir aydınlar ve muzaffer kumandanlar kadrosuna sahiptik. Bu muzaffer kumandanlar kadrosunun en aktif unsurları, sivil devlet hayatında vazifeler almışlardı. Bütün bunların üstünde de bir Mustafa Kemal vardı. Kendini sağa sola vuran, yeni devletin, yeni bir millet nizamının ne olması gerektiğini araştıran, henüz durulmayan, birşeyler yapmak, birşeyler başarmak, iktisadi alanda da Sakaryalar, Dumlupınarlar peşinde koşan bir Mustafa Kemal. Bu yolda hiçbir fikri yadırgamayan, kendine inanan ve kimseden de korkmayan bir Mustafa Kemal.

“Fakat artık bu devir geride kalmıştır. Ona dönemeyiz de. Onun hayatiyetinden, onun sloganlarından kuvvet almak, bir elimiz daima onun elinde olmakla beraber, bugünün dış ve iç gerçeklerine göz yumamayız. Soğukkanlı, realist ve yeni Anayasanın ilkeleri ve sosyal devlet anlayışı içinde ne yapabileceksek, kuvvetleri, fikirleri israf etmeden, o tarafa yönelmek, yeni bir zinde kadroyu yaratmak zorundayız. Bu kadro, Türk sosyalizminin kadrosu olacaktır. Bu kadro, aydını ile, kol ve fikir işçisiyle, memleketin daha adaletli bir millet nizamı içinde gelişmesini isteyen her sınıftan memleketçi ve ilerici insanların kadrosu olmalıdır. Bu saflarda, hiçbir gizli tertibe iltifat etmeden, öncü ve ilerici bütün memleket çocuklarının alacakları yer ve yapacakları mücadele vardır. Bu mücadelenin konusu, Türk sosyalizmidir. (…)

“Türk sosyalizmi, sosyal bir........

© Veryansın TV