menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aklın özgürlüğü: Dogmanın zincirlerinden nedenselliğin ufuklarına

10 21
10.07.2025

Şahin Filiz yazdı…

Farkında olsak da olmasak da hayatımız birtakım kodlarla yönetilir. Bu kodlar bize hakikatin ne olduğunu dayatır (öncül), nasıl davranmamız gerektiğini buyurur (emir), itaat edersek hangi ödülleri alacağımızı fısıldar (vaat) ve yoldan saparsak bizi hangi korkuların beklediğini haykırır (tehdit). Bu yasa, modern insanın varoluşunu en temel dürtülerden en karmaşık toplumsal yapılara kadar şekillendirir; adeta bir gölge gibi her an peşimizdedir.

En mahrem sığınağımızdan, bedenimizden başlayalım. Tıp sistemi, bize vücudumuzun hassas biyokimyasal yasalara tabi, narin bir makine olduğu öncülünü sunar. Bu makine arızalandığında, yani hastalandığımızda, sistem emirlerini sıralar: “İlacını saatinde al, bu diyete harfiyen uy, düzenli egzersiz yap.” Bu kurallara uymanın vaat edilen ödülü berraktır: Sağlık, acının dindirilmesi ve uzun, kaliteli bir yaşam umudu. Tehdit ise bir o kadar somut ve ürkütücüdür: Hastalığın şiddetlenmesi, organların çökmesi, bitmeyen bir ıstırap ve nihayetinde erken bir ölüm. Vaat caziptir, tehdit gerçektir; sistem bu ikili mekanizmayla kusursuzca işler.

Bedenin sınırlarından çıkıp toplumun geniş meydanına adım attığımızda, karşımıza hukuk sistemi çıkar. Onun temel öncülü, bireysel çıkarların ve tutkuların serbest bırakıldığı bir dünyanın kaçınılmaz olarak kaosa sürükleneceğidir. Düzen, ancak kuralların gölgesinde ayakta kalır. Sistem her gün emirlerini yineler: “Vergini öde, sözleşmelere sadık kal, başkasının malına ve canına zarar verme.” Bu kurallara uymanın vaat edilen ödülü, güvenlik, öngörülebilirlik ve hakların korunduğu bir medeniyetin parçası olma ayrıcalığıdır. Tehdit ise düzeni bozanları bekleyen cezadır: Para cezaları, itibar kaybı ve en ağır bedel olan özgürlüğün elden alınması, yani hapis.

Beden ile toplum arasında bir köprü kuran ise ekonomi sistemidir. Onun acımasız öncülü şudur: Kaynaklar sınırlıdır, arzular ise sonsuz. Bu nedenle verimlilik ve akılcı yönetim vazgeçilmezdir. Sistemin modern insana emirleri, finansal disiplinin mantralarıdır: “Tasarruf et, yatırım yap, borçlarını akılcı yönet.” Bu çetin yolda sebat edenlere vaat edilen ödül, refah, finansal güvenlik ve kendi geleceğini şekillendirme gücüdür. Tehdit ise çağımızın en derin korkularından biridir: Yoksulluk, iflas ve her an her şeyi kaybetme korkusuyla geçen bir hayat.

Ancak bu sistemler, ne kadar kapsayıcı görünürse görünsün, oyun alanını bu dünya ve sonlu bir yaşamla sınırlar. İşte tam bu noktada organize din sistemleri sahneye çıkar ve diğer tüm sistemleri gölgede bırakan bir iddiayla konuşur. Onun öncülü dünyevi değil, kozmiktir: “Evren ve insan, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten bir Tanrı tarafından, bir imtihan için yaratılmıştır.” Bu sarsıcı öncül, kaçınılmaz emirlerini beraberinde getirir: “Yalnızca O’na kulluk et, elçisine mutlak itaat göster, yasaklarından uzak dur.”

Asıl kırılma, vaat ve tehdidin (va‘d ve va‘îd) ölçeğindedir. Tıbbın sunduğu birkaç on yıllık sağlıklı yaşam veya ekonominin vaat ettiği maddi güvenlik, dinin vaadi karşısında bir toz zerresine dönüşür: Her arzunun gerçekleşeceği sonsuz bir saadet, mutlak bir cennet. Aynı şekilde, hukukun tehdit ettiği birkaç yıllık hapis veya yoksulluk riski, dinin tehdidi yanında silinip gider: Ebedi bir azap, dinmeyen bir ıstırap, sönmeyen bir ateş. Dinin gücü, bu asimetrik denklemden doğar. Sonlu bir yaşam karşılığında sunulan sonsuz ödül ya da ceza, aklın tüm kâr-zarar hesaplarını altüst eder. Bireyin değerlerini sıfırlar, motivasyonunu bu dünyadan kopararak sonsuz bir geleceğe ipotek eder. Bu, diğer sistemlerin erişemeyeceği, mutlak bir psikolojik tahakkümdür.

Elbette bu, dinin tek yüzü değildir. Din, milyonlarca insana varoluşsal bir anlam sunmuş, ölüm korkusuyla başa çıkmada psikolojik bir sığınak olmuş ve toplulukları ahlaki bir zemin etrafında birleştirerek dayanışma ağları örmüştür. Ancak bu yapıcı işlevler, çoğu zaman sistemin tahakküm........

© Veryansın TV