Yeni tanrılarımızı tanıyalım
Nihat Genç yazdı…
90’lı yıllarda duygusal ve dramatik metinlerle yazarlık hayatımıza hızla girerken sosyal hayatta bolca kullanılan ‘enerji’ kelimesiyle karşılaştık!
Bir duygusuz dünyanın duvarına tostlar gibi, bu kelimeyi kullananlarla sosyal ve siyasi bağımız tümüyle koptu!
Psikoloji ya da kişisel gelişim gibi alanlarda tek başına bu kadar yaygın kullanılan başka bir kelime olmamıştır!
Hayatta kalmak için her sıkıntı her bela için ve işlerin yolunda gitmeyişini bahane edip ortaya çıkan kurtarıcı kelime: Enerji!
Aslında enerji kelimesiyle dünyamızda bir kara delik oluşmaya başlamıştı ancak hiç farkında değildik!
Enerji kelimesi peşinden neleri sürükleyeceği bilinmez yeni bir dünyanın mı habercisiydi anlayamadık ama kelimeden ve kullanımına karşı çok tepkiliydik!
2000’li yıllarla birlikte ‘internet’le tanıştık! Arkadaşlarımız internete balıklama atladı! Geceleri gündüzleri yok! Bizler gece gündüz sosyoloji siyaset bilimi okurken onlar bilgisayar başında kodlama yazılım nick hacker gibi kelimelere dalmışlar ve yepyeni bir özgür dünyanın kurulduğuna ikna olmuşlardı! Artık herkesi eleştirebilir her iktidara üstelik bedel ödemeden karşı yazılar yazabilirlerdi!
Yeni bir dünya fırsatlarıyla kurulmuştu, bizler, mesela geyik olsun diye yahu 70’li yıllarda Gölbaşı’nda bedava sayılacak arsalardan alsaydık bugün binlerce daire sahibi olurduk derken, internetin sanal alemine dalanlar, bomboş araziler üzerinde sahiden yepyeni bir dünya inşa etti ve sonunda dünyanın sahibi oldular!
Trump’un yemin döneminde arkasına dizilen Zuckerberg, Jeff Bezos, Elon Musk, gibi ileri teknolojinin dev isimleri, ki, daha önce Apple’nin kurucusu Steve Jobs’u hayranlıkla tanımıştık, yeni bir ‘insan’ türünü tanıyorduk!
Dünyanın yeni tür en zengini bu insanlarla şimdi bir dünya imparatorluğunu konuşuyoruz!
Kalın kalın biyografi kitaplarını okuyor tanımak istiyoruz, bu ‘yeni insanlar’ kimdir?
Duygu yok, enerji var, siyaset bilimi, felsefesi, sosyoloji birikimi yok, bilim kurgu var, hayat yok, piyasa var, buluş, icat, kod, yazılım, chip, avatar, devre, batarya, inovasyon ve rakamlar var ama muhakeme ve dünyada yaşayan insanlar yok!
Sayılar ve evren ve fizik var, beyin kelimesi dahi yok nöronlar var, kalp yok, arkadaşlıklar yok!
Risk almak, işte en büyük enerji kaynağı, hayatlarını anlatırken, kafes dövüşü var, Arena’da aç aslanların önüne atılmak var, sayılar var, büyümek var, son model otomobiller var, ama yağmurlu bir günde yürümek, rüzgarlı bir tepeye çıkmak, hiç yok, bilgisayarın başında yıllarca kod yazıp sonra pizza yiyip kıvrılıp yatmak var!
Hayatlarımızı tarif eden ‘kavramlar’ seti böyle değişti!
Çoğunun hayatı, otistik, içe kapalı bir çocukluk, ve bu problemli çocuk bir deha mı aileye yük mü karmaşası ve hepsinin çocukluğu istisnasız video oyunlarıyla geçmiş ve bilgisayar oyunlarının hepsi, savaşla ilgili!
Ve gençliklerini geçirdikleri video oyunları yoğun streslerini meşguliyetle tedavi etmek, yani ertelemek, ve başarısızlık ya da engellenme halinde rakiplerine hiç acımama hali!
Acı çeken yoksul sefil insanlarla hiç ilişkileri olmayan bu ağbiler ‘uzayda koloni’ kurmak için yola çıkmışlar!
İnternetin sanal dünyasının sonsuz ve keşfedilmemiş boşluklarıyla uzayın sonsuz boşlukları arasında hem fetih gibi hem keşif gibi bir paralellik var ve uzay dediğin yer de sanal alem gibi insansız!
1830’lu yıllarda kaşifler Kuzey Kutbu hakkında hiçbir şey bilmiyordu, ancak, kuşların kuzeye doğru göç ettiklerini görünce, şöyle dediler, kuşlar göç ettiğine göre orada sıcak denizler var, bizim bilmediğimiz bir cennet var, buzulları aşarsak işte o iklimi muhteşem coğrafyaların sahibi oluruz, dediler!
Bir çoğu yollarda öldü ve ama coğrafya bilgimizi geliştirdiler ancak Kuzey Kutbu’nda bir cennet bulamadılar!
Bu yeni ileri teknoloji kuşağının uzaya bu kadar takıntılı olmaları hiç küçümsenecek bir şey değil, insanlık kendini aşa aşa büyüdü!
Ancak bu yeni kuşağın uzay takıntısında sanki yaşadığımız dünyadan bir sıkılma var,........
© Veryansın TV
