Trump’ın ticaret savaşının yeni hedefi: Çin deniz ticaret filosu ve tersaneleri
Cem Gürdeniz yazdı…
Küresel jeopolitik hesaplaşma dönemi ticaret savaşları ve korumacılık ile sürüyor. ABD’nin yeni gümrük tarifeleri bu savaşın en önemli askerleri olarak yerini alıyor. Eski düzen artık yok. Ancak eski düzenin Avrasya vizyonu ve 21.yüzyılın petrolü nadir metallere erişim vizyonunda bir değişiklik yok. Neticede Birinci Dünya Savaşı kömürden petrole geçişin; İkinci Dünya Savaşı petrolü sahiplenmenin savaşıydı. 21. Yüzyıl yarı iletkenler, yapay zekâ ve ileri teknolojinin vazgeçilmezi olan nadir metallere erişimin mücadele yüzyılı olacak.
Ticaret savaşları ABD tarafından Çin ve Rusya gibi geleneksel rakiplerine karşı yıllardır ambargo, yaptırım ve yasaklamalar ile zaten devam ediyordu. Bu kez savaşın dozu astronomik şekilde artarken hem cepheleri hem de kapsamı değişiyor. Artık ABD’nin AB, Japonya, Güney Kore, Kanada, Avustralya gibi geleneksel müttefikleri de ABD ticaret savaşında karşıt cephede yerlerini alıyorlar. ABD dolar senyorajına sahip olmasına rağmen yeterince üretemiyor, ekonomi devlerine ticaret açığı veriyor ve soğuk savaş sonrası giriştiği tüm savaşlar ve rejim değişiklikleri sonucu elde ettiği jeopolitik kazançlar ekonomisinde yeterli artı değer yaratmıyor. Aksine açık yaratıyor. Diğer yandan Çin’e elektronik, yüksek teknoloji ve nadir metallerde olan bağımlılığı artık sürdürülebilir değil. Ticaret savaşları başlayana kadar Çin’den ABD’ye deniz yolu ile gelen konteynerlerin @’ı boşaltma yaptıktan sonra Çin’e boş dönüyordu. ABD, Çin’e tahıl, et, LNG ve ham petrol ihraç ediyor. Çin bu malları başka pazarlardan kolayca temin edebilir. Ticaret savaşı üzerinden uygulanan yeni tarifeler finans cephesinde ABD’nin gelir kaynaklarını artırıp, bütçe açıklarını ve borç stoklarını azaltmayı hedefliyor. Ancak reel ekonomi cephesinde de özellikle ABD’nin son 40 yılda azalan imalat sanayini toparlamayı ve en önemlisi neoliberal kapitalizmin ve küreselleşmenin sonucu başta Çin olmak üzere tüm dünyaya yayılan Amerikan markalarının üretimini kıta Amerika’sına geri getirmeyi hedefliyor. Kısacası ABD de Çin gibi dünyanın imalat merkezi olmayı; Amerikan işçisini ve artizanını 1950’lerin seviyesine getirmeyi amaçlıyor. (Bu konuda gerçekten çok kötü durumda olduklarının bir örneği geçen günlerde donanmada yaşandı. USS Cape St. George isimli Aegis sınıfı kruvazör modernizasyon sonrası San Diego üssüne geri geldi. Bu süre 8,5 yıldı. Böyle bir geminin yenisi 4 yılda inşa edilebiliyor.)
Diğer yandan ABD’nin doların küresel para birimi olması karşılığı dünya ticaretine ve okyanuslarına düzen verdiği ve küresel ticaretin patronu olma ayrıcalığının en büyük aracı olan donanması ve üsler zinciri zayıflıyor. Halbuki küresel hegemonyanın olmazsa olmazı donanma gücü ve üsler zinciridir. Bu gerileme Çin’in denizde önlenemez yükselişi ile birleşince ABD için zamanın her geçen gün aleyhine dönüştüğü büyük bir çıkmaza neden oluyor. ABD deniz gücünün bugünkü enerjisi ile devam ederse Çin’i deniz ticaret ve gemi inşa sektörlerinde yakalayabilmesi için uzun yıllara ihtiyacı var. Çin’in deniz ticaret filosu, dünya genelindeki deniz taşımacılığında önemli bir paya sahip. 2023 yılı itibarıyla Çin, yaklaşık 430 milyon (DWT) kapasiteye ulaşarak dünya filosunun ,7‘sini oluşturdu. Bu oran ABD için %2,7 dir. Diğer yandan Çin yapımı gemiler 2024 yılında küresel gemi inşa pazar payının yarısını, 2025 siparişlerinin q’ini oluşturdu. ABD’nin payı %0,2 den bile az. Enerji sektöründe Çin, yeni sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) gemisi pazarının yaklaşık yüzde 48’ini ve yeni LNG gemi pazarının yüzde 38’ini elinde bulunduruyor.
Trump yönetimi bu zafiyetin farkında. 24 Mart 2025 tarihinde ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi (USTR) Çin’in dünya gemi inşasındaki payının 1999’da %5 iken 2023’te P’nin üzerine çıkarmasının nedenlerini inceleyen bir soruşturmayı sonuçlandırdı ve mevcut durumun ağır devlet sübvansiyonu ile karşılandığını belirterek Çin’in sektördeki hakimiyetini frenlemek ve yerli gemi üretimini teşvik etmek için Trump’ın önlem almasını tavsiye etti. İşte bu nedenle ABD ticaret savaşını farklı bir boyuta taşıyor. Çin’e karşı denizde yeni bir cephenin kapısının açıldığının işaretlerini artık açıkça veriyorlar. ABD, 17 Nisan 2025 tarihinde limanlarına yanaşan Çin yapımı ve Çin’e ait gemilere vergi uygulanacağını duyurdu. Altı ay içinde yürürlüğe girecek uygulamaya göre Çin’de inşa edilen ve sahip olunan gemiler ABD’ye yaptıkları sefer başına net tonaj üzerinden hesaplanan ücretlerle karşı karşıya kalacak. Bayrağına bakılmaksızın Çin’de inşa edilmiş bir gemiye sahip bir armatörün herhangi bir ABD limanına uğradığında, 1,5 milyon dolardan fazla vergi ödemesi hedefleniyor. Eğer gelen gemi bir Çinli armatör tarafından işletiliyor ve söz konusu armatör (Örneğin COSCO) bir Çin tersanesine yeni gemi siparişi vermiş ise o zaman vergi 3,5 milyon dolara kadar çıkabiliyor. Yabancı üretimi sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) gemilerini hedefleyen ikinci aşamanın üç yıl içinde hayata geçirilmesi planlanıyor.
Bu girişimin temel nedeni ABD’ye vergiler üzerinden sadece para kazandırmak değil. Amaç Çin denizcilik gücünü hem deniz ticaret filosu hem de gemi inşa boyutunda yaralamak. Çin gemi inşa sanayiini ve Çin armatörünü piyasadan soyutlamak. Bu uygulama gerçekte pasif bir abluka. ABD yönetimi, kendi deniz gücü teorisyenleri Amiral Mahan’ın 150 yıl önce söylediğinin Çin tarafından uygulandığını görüyor ve karşı önlem alıyor. Mahan şöyle söylüyordu: “Devletler gelişmeleri için zenginleşmelidir. Bu da ülkenin ihtiyacından fazla mal üretip dışarıya satmasıyla sağlanabilir. Üretilen fazla malın satılması ise deniz ticaret filolarıyla sağlanır. Deniz ulaştırmasının korunması ve denizaşırı sömürgelere sahip olunması için deniz kuvvetlerine ihtiyaç vardır. Deniz kuvvetlerini desteklemek için de ülkede........© Veryansın TV
