Fransa ve Endonezya’daki protestoların ortak nedeni BORÇ!
Ahmet Müfit yazdı…
(Borç ödeyebilmek için sosyal devletten vazgeçmenin hikayesi.)
Borç faizlerinin yıkıcı kıskacındaki ülkelerde, borç verenler yani küresel finans ve işbirlikçisi teknoloji şirketleri ile bunların ardındaki ya da daha doğrusu bunlar tarafından manipüle edilen siyasi yapılar güç kazanırken, kaybeden sıradan insanlar -ücretli çalışanlar, köylüler, emekliler ve tabii ki gelecekleri elinden alınan gençler yani ulusun büyük çoğunluğu- oluyor.
Son 15 yıldır yazdığım tüm yazılarda şu ya da bu ölçüde gündeme getirip, önemini anlatmaya çalıştığım şey, bağımsız ekonomi ile bağımsız siyasi duruş ya da borç alanla borç veren arasındaki, ulusal düzeyde doğrudan ulusal bağımsızlığı hedef alan, kişisel düzeyde köleleştiren eşitsiz ilişki ve bu ilişkinin kaçınılmaz acı sonuçları oldu. Burada, “borç” derken kastettiğim şeyin yalnızca kamu borcu olmadığını, Türkiye’de faaliyet gösteren yerli ya da yabancı sermayeli şirketlerin -özel kesim-, finansman maliyeti denilerek fiyatlara yansıtıldığı için son tahlilde yine halkın ödediği borçlarını da kapsadığını, yalnızca kamu borcu ve kamu borcu, milli gelir oranı üzerinden yapılan hesaplamaların -salt o hesaplar açısından dahi bakıldığında durum çıkmaza girmiş, borçlar birçok ülke açısından ödenemez miktarlara ulaşmış durumda- son derece yanıltıcı hatta manipülatif olduğunu da belirtmeliyim. Bu noktada belirtilmesi gereken diğer bir önemli husus, uzun bir tarih süresince var olan, borçlanmadaki artış eğiliminin, özellikle neoliberal küreselleşmeci dönemin başlangıcı olarak kabul etmemiz gereken 1972 yılı sonrasında ve Sovyetler Birliğinin yıkılması sonrasında yani 1990’lı yıllarda hız kazandığı daha da öte geometrik diyebileceğimiz bir artış hızına kavuştuğu.
Ülkelerin borçlarının hızla arttığı bu süreçte yani son 50 küsur yılda, borçlanmanın kaçınılmaz yan etkisi olarak gelir dağılımı, gerek uluslararası gerekse ulusal ölçekte hızla bozulurken uluslara ve sıradan insanlara ait varlıklar borçlandırma yoluyla hızla el değiştirdi. Ulusal varlıklar, yollar, köprüler, enerji hatları, stratejik sanayi kuruluşları dahil olmak üzere özelleştirme adı altında yabancı ya da yabancılara borçlu yerli görünümlü şirketlere satılırken, henüz şu ya da bu nedenle satılamayanlar, kısa vadeli, günü kurtarmaya yönelik alınan borç para karşılığı küresel finans sitemine ipotek edildi. Bununla da kalınmadı, doğa, yer altı kaynakları, ormanlar, tarım alanları dahil satılarak, ileriki kuşakların gelecekleri yok edildi.
Ülkemiz özelinde bu durumun, herkesin borç paraya “yatırım” deyip, güzellediği, borç almazsak büyüyemeyiz diye yalan yanlış ahkam kestiği, borç parayla ve dışarıya ödenen yüksek faizle değerli tutulan Türk Lirası ile -günümüzde de aynı yanlış çok........
© Veryansın TV
