menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mehmet Kantar’ın Ardından Rahmetle

4 1
27.03.2025

O yürüyor ve çöllerin büyüdüğünü görüyordu. Vahalar bulmak ve gölgesinde serinleyeceği ağaçları aramaktaydı. Her daim düşünceli, yüzünden kederin ve tebessümün aynı anda gezindiğini görebilirdiniz. Ruhu bedeninden taşmakta ve kabına sığmamaktaydı. Bir şeyler olmalıydı ya da olmaya giden yollar bulunmalıydı. Nerede olduğu, kiminle olduğunun da önemi yoktu. Çünkü yolun kendisi asıl olandı. Ortak bir kelimede uzlaşmak ve o kelimenin gereğini yapmak gerekti. İnsanların “önce refik sonra yol” sözlerinin aksine yolun önemini ön plana çıkaran biriydi. Yol yol olmazsa refik ne yapacaktı! Önce çıkılacak yolun kendisi ve bu yolun insanı nereye çekeceği önemli değil miydi? Oturup tefekkür eder sonrasında gördüğü herkese, oturduğu herkese yolu anlatmanın derdine düşerdi. Kimi dinlemekten sıkılır ama o anlatmaktan sıkılmazdı. Allah’a karşı bir mazeretim kalmasındı derdi.

Yıllar ona çok şey kattığı gibi çok şeyi de alıp götürmüştü. Saçlarına yağan karlar onun şahidiydi. Attığı her adımı Allah’ı razı etmek için atmaya gayret ederdi. Dili keskindi ama gönlü yumuşaktı. Biraz konuşsan ağlamaya her an hazır bir kalbi ve yaşları kalbinize sunacak göz pınarları görevine hazırdı. Küfrün olanca hızıyla insanlığa abandığı bir zamanda neslini ve nesilleri bu kirlilikten nasıl azade ederim diye çırpınıp durmaktaydı. Görüyordu, çöller büyümekte vahalar ise azalmaktaydı.

Nice şehirler gezmiş, nice insanlarla hasbihal etmiş ve ortak bir kelimede bir araya gelerek bir yol üzere olmaya gayret etmişti. Anlaşılabilmiş miydi yoksa anlaşılamamış mıydı kendisi de çoğu zaman ayırdına varamamaktaydı. Çünkü insanın içinde anlaşılmayı bekleyen kocaman bir duygu vardı. Bazen bir şey onu müthiş bir ümide sevk........

© Venhar Haber