menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ATATÜRK’Ü ANLAMAK

37 1
10.11.2025

Her yıl 10 Kasım’da Atatürk’ü rahmetle anıyoruz ben millet olarak Atatürk’ü anmaktan çok anlamaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden bu yazıyı kaleme aldım. Başta Gazze, Doğu Türkistan, Ukrayna olmak üzere kan ve gözyaşının aktığı dünyada bu gün en muhtaç olduğumuz şey “Barış, Dünya barışı” gelin Atatürk’ü ve Onun barışçılık anlayışını birlikte anlamaya çalışalım. Atatürk’ün "Barışçılık" ilkesi milletlerarası ilişkilerde eşitliği, karşılıklı hak ve menfaatleri benimser, teslimiyetçiliği reddeder. Atatürk, "Âlemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir" dedikten sonra hemen şunları ekliyordu: "Şu kadar ki, milletin haklarını anlayıp onları savunmak ve korumak uğruna her türlü fedakârlığa hazır olduğuna dair dünyaya bir kanaat vermesi lazımdır.", "Milli benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin avı olur. Milli varlığımıza düşmanlık güdenlerle dost olmayalım. Böylelerine karşı, bir Türk şairinin dediği gibi: "Düşmanım sana kalsam da bir kişi" diyelim.
Daha Milli Mücadele yıllarında, Atatürk, "İnsanlığı meydana getiren milletlerin her biriyle medeniyet gereklerinden olan dostluk ilişkilerini" kurmağa hazır olduğunu tekrarlıyor, fakat "benim milletimi esir etmek isteyen her hangi bir milletin de, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım" diyordu.
İnsanın insanı ve bir milletin bir başka milleti sömürmesine karşı çıkan ve sömürgeciliğe karşı savaş açan ve bütün mazlum milletlerin önderi olan Atatürk şöyle diyordu: "İnsanları mutlu etmenin tek yolu, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirine sevdirmektir.", "Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütünün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir."
Atatürk, Türk milletine çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmayı, hatta bu seviyeyi aşmayı hedef olarak göstermişti. Uygar milletlerin seviyesine ulaşmak ve hattâ onları geçmek Atatürk'ün Kızılelma'sı idi. O, "Batının her türlü ilminden, keşfinden yararlanmak fakat asıl özü kendi içimizden ve milli kültürümüzden çıkarmak" şeklinde özetlenebilecek bir "Milli Uygarlık" modelinden yanaydı. Nitekim Atatürk, 10. Yıl Nutku'nda "Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük uygar vasfı ve büyük uygar kabiliyeti bundan sonraki gelişmesiyle geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır" derken çağdaşlaşma hareketimizin milli yönünü bütün açıklığı ile ortaya çıkarıyordu. Atatürk'ün o........

© Ülkücü Medya