Minareler ve Mimar Sinan’ın dehası
Minarelerin en süslü bölümü şerefe çıkıntısı ya altı tuğla bindirmeli veya taş istalaktit (sarkıt) ve püsküllerle bezelidir. Hatta ecdat bu konuda zevk sahibi olduğu kadar gönül verdiği cami mimarisini zirveye taşımak adına bazı minarelerde şerefe sayısını üçe kadar çıkartmış. Şerefeden sonra başlayan ve genellikle gövdeye oranla kalem ucu gibi incelen petek kısmı ise aynı estetikle minarenin boyuna uygun bir oranla ahşapla yapılıp üzeri kurşun kaplamalarla örtülmüştür. Öyle zevk sahibi mimarlarımız öyle sanat eseri minareler inşa etmiş ki bu minareler aslında tam bir belgesel bir inceleme konusudur. Selçuklular devrinden başlayıp kimi camilerde minare ikiye, sonra Edirne’de üç şerefeli camiden başlayıp Süleymaniye ve Selimiye’de bunların sayısı dörde, Sultanahmet Câmii'nde ise altıya çıkmıştır. Selçuklu minarelerinde de burmalı minareler vardır. Minarelerin inşası mimaride ayrı bir ihtisas şubesi oluşturur. Eskiden yetenekli ve bilgili tecrübeli minare ustaları vardı. Her taşın kendi yerine göre tıraş edilmesi ve minarenin içinde merdiven basamaklarının ortasına gelen bir mihver etrafında taşların birbirine uyması ve kenetlenmesi önemli bir inşa meselesiydi. Burmaların bazen 40 m kadar yükseklikte........
© Türkiye
