Kardeşlik
İslâm’la şereflenmemizin başlangıç tarihi, 751 yılıdır. Abbasilerle Çinliler arasında cereyan eden Talas Harbi’nde Karluk Türk bahadırlarının, Çin ordusundan koparak Abbasî mücahîdlerinin saflarında yer almalarıyla Türklerin ferden İslâm’la tanışması başladı. Müslümanlığı Devlet çapında tercihimizse Karahanlı Hükümdarı Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın 920’de Müslüman olmasıyla gerçekleşti. Bu hakan, ilk Müslüman Türk Sultanımızdır… 920’den 3 Mart 1924’e kadarki bin küsur yıl içinde yer alan 8 Türk Devletinde aidiyet tasnifi, Müslim ve gayrimüslim diye ikiye ayrılırdı. İslâm Sancağını taşıma bahtiyarlığına erdikten sonra millete çıkan milliyetimizle beraber ümmete açılan İslâmlığımız da oldu. Kimse, kimsenin ırkî köklerinden rahatsız değildi. Bu ahengi, ırkçılığı öne çıkaran 1789 Fransız İhtilâli bozdu. Büyük Devletler, parçalanır oldu. İttihad ve Terakkî adıyla Selanik ve Manastır’da kümelenen Sultan Abdülhamid Han düşmanı, Alman ve İngiliz hayranı tecrübesiz gençler, Fransız İhtilâli’nin zehirli serpintileriyle mason tezgâhına kapılarak kısa sürede Yüce Devleti yıktılar. Bu aldanış ve güdüm, Erken Cumhuriyet kargaşasında da devam etti. İlke ve inkılaplar bu cümledendir. Bugünkü anlamı şüphesiz ki milletiyle iftihar etmektir. Fakat o devirde “Ne mutlu Türk’üm” sözü, “Elhamdülillah Müslümanım!” demenin yerine ikame kurnazlığıydı. Keza mekteplerde sabahları okutulan and’lar da en azından bir kısım çocuklara inanmadıklarını söylemeye mecbur etmeydi. O çocuklar evlerinde Kürt, okullarında güya Türk’tü. İslâm’a döndüğü şüpheli bazı kimselerin, İsrail’le eş kuruluş takviminde çıkardıkları gazetelerde başlığa yazdıkları Türkiye’nin kime ait olduğuna dair slogan, aslında........
© Türkiye
