Müslümana kurulan tuzaklar!
Din düşmanları pes etmiyor. Her gün yeni bir hevesle imanımıza saldırıyor. İçeridekiler ve dışarıdakiler bu operasyonu ortak olarak yürütüyor. Daha doğrusu içerideki beslemeler dışarıdaki efendilerinden aldıkları emri harfiyen uyguluyor. Böylece din-i mübin-i İslam’ın bayraktarı asil milletimizin kafası karıştırılmaya çalışılıyor. Saldırı, düşmanların tam olarak istediği şekilde gelişmese de bize ciddi zararlar veriyor. Son zamanlarda "deistim", "ateistim" kelimelerini fazlaca duyar olduk. Bugünün "etrak-ı bî-idrakları" cemiyetimizin temelini dinamitlemeye devam ediyor. Bugünkü manzara aslında yüz senenin neticesi. Osmanlıyı İttihad ve Terakki aparatıyla devirenler maddi sahada hedeflerine varmışlardı. Bundan böyle manevi sahada adım atacaklar ve zincire vurdukları asil milletimizin içini de boşaltacaklardı. Osmanlı’yı yıkmak için İttihat Terakki’yi kullanmışlardı. Şimdi ise onun devamı olan CHP vardı ve tahribat onun eliyle yapılacaktı. CHP bir siyasi parti olmaktan çok öteydi. "Devlet benim" diyordu ve hakikaten öyleydi. Hatta seçimleri DP’ye karşı kaybettikten sonra da devlet gibi davranmaya devam etti. Ne kadar oy alırsanız alın CHP’nin karşı çıktığı adımlar çok tehlikeliydi. Menderes böyle ipe gitti. Demirel’i, Özal’ı, Erbakan’ı ve yıllardır Tayyip beyi diktatörlükle suçlayanlar en az üç çeyrek asır memlekete nefes aldırmadılar. Zira "Anglo-Sakson ittifakı" yapılanları yetersiz görüyordu. O güne kadar olanlar elbette önemliydi fakat bunlar zulüm ve baskı neticesinde elde edildikleri için muhataplar tam manasıyla devşirilemiyordu. En azından Müslümanlığını muhafaza etmiş, her şeye rağmen imanını korumuş olanlara farklı bir oyun kurmak gerekiyordu. Bu arayış FETÖ’nün tesisiyle son buldu. Zaten teslim alınmış memleket bu sefer hücrelerine kadar esir edilecekti. Kasım Gülek vasıtasıyla mason olmuş Fetullah Gülen bu büyük operasyonun aparatıydı... Devletin hatta sivil hayatın her noktasına sızan daha doğrusu yerleştirilen bu ihanet şebekesi bir türlü yıkılmayan din-i mübin-i İslam’ı sulandırmakla işe başlayacaktı. Diyanet’in tepe noktalarına da adamlarını yerleştirdiler. İlahiyatlarda devşirilen ekipler de destek kıtaları hâlinde görev yaptılar. Böylece dört yandan çeşitli mevzularda soru işaretleri uyandırarak icraatlarına başladılar. İman esasları ilk hedef oldu. İnşallah bu konuya ayrı bir yazıda değineceğim... Sonra sıra namaz vakitlerine geldi. O güne kadar tatbik edilen hesaplama usulü yanlışmış gibi hareket ederek imsakı yirmi dakika ileriye, yatsıyı dokuz dakika geriye aldılar. İkindi ile de oynadılar ve yedi dakika öne aldılar. Ramazan ayında akşamı da iki dakika öne çekmeyi ihmal etmediler. Dikkat ederseniz nedense ibadetleri hep bozmaya yönelik adımlar atılıyor asla sağlama alma gayesi güdülmüyordu!.. Öte yandan Diyanet, 42 sene önce aldığı bir karar ile oruç ibadetini de tehlikeye attı. Bir gecede imsak vaktini on sekiz dakika ileri aldılar. O gün için yapılan bu değişikliklere hiçbir ilmî ve astronomik mesnet gösterilememişti. Şikâyetler arttıkça düzeltmek yerine kılıf uydurmaya devam ettiler. Ardından kandil günlerine sıra geldi ve ilk olarak Mevlid kandili “Kutlu Doğum Haftası!”........
© Türkiye
