Nedir bu Siloam Yazıtı?
Önceki gün Kudüs’te, katil İsrail ordusu tanklarla Gazze’yi işgal edip masumları boğazlarken, aynı saatlerde katil Netanyahu "Siloam Yazıtı" üzerinden açıklama yaptı. MÖ 8. yüzyıldan kalan bu taş, Hezekiya döneminde kazılmış bir tünelin duvarına işlenmiş birkaç satırdan ibaret olabilir; ancak İsrail için bu taş, Kudüs’ün tarihî sahipliğini iddia eden bir sembol, hafıza üzerinden yürütülen diplomatik bir araç ve Gazze’deki şiddeti meşrulaştıran hain propaganda aracıdır. Bu açıklama, yalnızca arkeolojik bir tartışma değil; tarih, hafıza ve kimlik üzerinden yürütülen uzun vadeli sapkın bir stratejinin parçasıdır... Gözlerimizi birkaç yüzyıl geriye çevirdiğimizde, Osmanlı’nın Kudüs, Mekke ve Medine’de yaklaşık dört asır boyunca İslam âleminin huzur ve adaletini temsil ettiğini görüyoruz. Yavuz Sultan Selim Han ve ardılları, "Hadimü’l Haremeyn-i Şerifeyn” (İki Kutsal Harem’in Hizmetkârı) ünvanıyla Mekke ve Medine’yi sadece şehirler değil, ümmetin ruhunun sükûnet bulduğu kutsal mekânlar olarak korumayı, bir devlet sorumluluğu bilmişlerdi. Kudüs-i Şerif’in muhafazası ve idaresi sırasında Kudüs’ün taşlarını, medreselerini ve camilerini tahrif etmediler; aksine restore ederek manevi ve sosyal dokuyu canlı tutmuş, tebaasının güvenini vakıf sistemiyle teminat altına almışlardı. Osmanlı, sadece bir imparatorluk değil; adalet, vicdan ve ilahi sorumluluğun yaşayan bir tecessümüydü. O dönemde Gazze, sadece bir sancak........
© Türkiye
