Türkiye’de Siyasal İktidar ve Suçla İlişkilenme İddiaları: Ulusal ve Uluslararası Perspektiften Bir Analiz
Son yirmi yılda Türkiye’nin siyasal rejimi, klasik parlamenter demokrasiden çıkarak otoriter bir yapıya doğru evrilmiştir. Bu dönüşüm, sadece anayasal düzenlemelerle değil; aynı zamanda yargı, medya, kolluk kuvvetleri ve ekonomi gibi alanlarda da merkeziyetçiliğin yoğunlaşması ile gerçekleşmiştir (Levitsky & Ziblatt, 2018). Özellikle 2010 sonrası dönemde, devletin denetim ve denge mekanizmaları işlevsiz hale gelmiş; bunun sonucu olarak yolsuzluk, kara para aklama, yasa dışı sermaye hareketleri ve organize suçlarla ilişkilenme iddiaları kamuoyunun gündemine oturmuştur (Transparency International, 2023).
Bu bağlamda, Türkiye’deki siyasal yapının, hukuksal sınırlar dışına çıkma potansiyeli taşıyan ilişkiler ağı ile iç içe geçtiği; bu durumun hem içeride demokratik kurumları çökerttiği, hem de uluslararası hukuk ve finans sisteminde güvenilirliği zedelediği ileri sürülmektedir (FATF, 2021).
Modern demokratik sistemlerde devletin kurumlarının bağımsızlığı ve işlevselliği, keyfi iktidar kullanımını sınırlamak için kritik önemdedir. Ancak Türkiye örneğinde, yürütme erkinin yargı üzerindeki etkisinin artması, Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) gibi kurumların siyasi iktidara bağımlı hale gelmesine neden olmuştur (Gözler, 2020). Bu bağlamda, yargının iktidarın bir uzantısına dönüşmesi, özellikle muhalefete yönelik soruşturma ve cezalandırmalarda görülebilecek keyfi uygulamaları artırmış; bu da hukuk devleti ilkesinin erozyona uğramasına yol açmıştır (Human Rights Watch, 2023).
Ayrıca, yargı kararlarının uygulanmaması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına sistematik şekilde direnilmesi, Türkiye’nin uluslararası hukuk sistemleriyle olan ilişkisini de zedelemiştir (Council of Europe, 2023). Bu tür davranış kalıpları, devletin meşruiyet zeminini yalnızca yurtiçinde değil, yurtdışında da sorgulatır hale getirmiştir (ESI, 2022).
Son yıllarda Türkiye, uluslararası kara para aklama denetim kuruluşları tarafından “yüksek riskli” ülkeler kategorisine alınmıştır. Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) 2021 tarihli raporuna göre, Türkiye’nin finansal sisteminde kara para denetiminin ciddi açıklar barındırdığı ve yasa dışı mali işlemlerin tespit edilmesine dönük yapısal eksiklikler bulunduğu belirtilmiştir (FATF, 2021).
Bu bağlamda, İran’a yönelik ambargoların delinmesi, altın ve enerji ticareti üzerinden gerçekleştirilen yasa dışı transferler, off-shore hesaplar ve vergi cennetleri aracılığıyla büyük miktarda para hareketinin sağlandığına dair bulgular, yalnızca ekonomi politikalarını değil; aynı zamanda dış politikayı da etkilemiştir (Öniş & Kutlay, 2022). Nitekim bu süreçte Türkiye, yalnızca Batılı ülkelerin değil, Körfez ülkelerinin de mali manipülasyonlarına açık hale gelmiştir (Yavuz, 2020).
Uluslararası finans kuruluşları, Türkiye’nin mali sistemine duydukları güveni giderek kaybetmiş; bu da doğrudan yabancı yatırım oranlarının düşmesine ve kredi notlarının gerilemesine neden olmuştur (Transparency International, 2023).
Medya, demokratik toplumlarda dördüncü kuvvet olarak kabul edilir; devletin icraatlarını denetleme, kamuoyunu bilgilendirme ve muhalif seslere alan açma görevleriyle hayati bir rol üstlenir. Ancak Türkiye’de medya organlarının büyük çoğunluğunun hükümet........
© Turkish Forum
