menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doğu Akdeniz’de Yeni Satranç Tahtası: İsrail’in Yayılmacı Politikaları, KKTC’de Toprak Satışları ve Jeopolitik Riskler

23 0
04.09.2025

Doğu Akdeniz, yüzyıllardır jeopolitik mücadelelerin ve büyük güç rekabetlerinin odağında yer almıştır. Bölgenin stratejik önemi yalnızca deniz ticaret yolları veya askeri üslerden değil, aynı zamanda sahip olduğu doğal kaynaklardan kaynaklanmaktadır (Yılmaz, 2021). 2000’li yılların başından itibaren Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon rezervleri, bölgenin önemini daha da artırmış ve yeni enerji diplomasisi mücadelelerine zemin hazırlamıştır. Bu süreçte İsrail, gerek enerji güvenliği gerekse güvenlik stratejileri açısından Doğu Akdeniz’de daha aktif bir rol üstlenmiştir (Stergiou, 2020).

İsrail’in küçük yüzölçümü, yoğun nüfusu ve kırılgan jeopolitiği, onu “stratejik derinlik” arayışına zorlamaktadır. Lübnan, Gazze ve Suriye gibi komşularından gelen sürekli tehditler, İsrail’in bölgesel güvenlik stratejilerini şekillendirmiştir. Bu nedenle İsrail’in gözünü Kıbrıs’a çevirmesi, tarihsel hafıza ve güncel çıkarların birleşiminden kaynaklanmaktadır (Israel Hayom, 2025).

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Türkiye’nin garantörlüğü altında olmasına rağmen, uluslararası alanda tanınmayan bir devlet statüsündedir. Bu durum, KKTC’yi hem kırılgan hem de dış etkilere açık hâle getirmektedir. Son yıllarda İsrailli sermayenin KKTC’de yoğun toprak alımlarına yönelmesi, “örtülü işgal” tartışmalarını doğurmuş, Türkiye’de de kamuoyu tepkisine yol açmıştır (Milli Gazete, 2024).

İsrail’in Yayılmacı Politikaları: Enerji, Güvenlik ve Tarihsel Hafıza

İsrail’in Doğu Akdeniz stratejisinin temelinde enerji güvenliği yatmaktadır. Leviathan ve Tamar sahalarında keşfedilen doğalgaz rezervleri, ülkenin dış politika önceliklerini yeniden şekillendirmiştir (Stein, 2019). İsrail, bu enerji kaynaklarını Avrupa’ya ulaştırmayı hedeflemekte ve bu süreçte GKRY ve Yunanistan ile iş birliğini derinleştirmektedir. Türkiye’nin bu projelerin dışında tutulması, İsrail’in yayılmacı vizyonunun önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.

Bununla birlikte İsrail için askeri güvenlik de belirleyici bir unsurdur. Gazze’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah ve Suriye’de İran destekli güçlerle yaşanan gerilimler, ülkenin kendisini sürekli bir “kuşatma psikolojisi” içinde hissetmesine neden olmaktadır (Inbar, 2022). Bu bağlamda Kıbrıs, olası bir kriz anında lojistik üs veya kaçış noktası olarak önem kazanmaktadır.

İsrail’in Kıbrıs’a ilgisi yalnızca güncel gelişmelere değil, aynı zamanda tarihsel hafızaya da dayanmaktadır. İngiliz mandası döneminde Filistin’e göç edecek Yahudilerin önce Kıbrıs’ta toplandığı, oradan İsrail’e geçirildiği bilinmektedir (Kıbrıs Postası, 2025). Bu tarihsel arka plan, İsrail’in ada ile kurduğu stratejik bağların köklü olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla İsrail’in KKTC’ye yönelik ilgisi yalnızca ekonomik değil; güvenlik, enerji ve tarihsel nedenlerle açıklanabilecek çok boyutlu bir yayılmacı politikanın parçasıdır. Bu noktada sorulması gereken asıl soru, KKTC ve Türkiye’nin bu gelişmelere nasıl karşılık verdiğidir.

KKTC ve........

© Turkish Forum