menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İklim Kanunu ve Termik Santralleri

6 0
23.07.2025

İklim Kanunun Anlamı ve Sonuçları

Temmuz başında kabul edilen 7552 sayılı İklim Kanunu’nun, bu alandaki ilk yasa olduğu söylense de konuyla ilgili daha önce yürürlüğe girmiş birçok yasal düzenleme bulunmaktadır. Buradaki yenilik karbon emisyonuyla ilgili maddeler, ulusal ve uluslararası yükümlülüklerdir. Aynı zamanda yeni vergilendirmelerin yasal temelini oluşturmaktadır. Ülkemizin taraf olduğu çevre sözleşmeleri de anayasa gereği kanun hükmündedir. Bu mutabakatlar kapsamında sözleşme sınırlarında kalmak şartıyla ilave düzenlemeler elbette gereklidir.

Başta Rio Sözleşmeleri olmak üzere, karbon emisyonuyla ilgili 1997 Kyoto Protokolü, 2015 Paris Anlaşması ve sonuncusu Bakü’de (COP29) toplanan Taraflar Konferanslarında kabul edilen diğer mutabakatlarda birçok kıstaslar berlilenmiş, sınırlamalar getirilmiştir. Her sözleşmede rakamlar, kimyasallar, fiziki ölçümler dışında somut sorunlar, çözümler de zikredilmiştir. Mesela çölleşme, kuraklık, fosil yakıtlar, buzulların erimesi, bitki ve hayvan türlerinin azalması gibi sorunlar düzenleme konularındandır. Ancak İklim Kanunu’nda özellikle Türkiye ile ilgili tehlike aşamasına gelen sorunların zikredilmemesi önemli bir boşluktur.

Küresel ısınma, biyoçeşitliliğin azalması, çölleşme, ozon tabakasının delinmesi gibi sorunların insanlık için tehdit oluşturduğu bir gerçektir. Bu tehdit gelişmiş ülkelerin sanayileşmelerinin sonucu olsa da bütün ülkeleri etkilemektedir. “Çevre sorunları, gelişmiş ülkelerin diğerlerinin kalkınmasını engelleme kumpasıdır” mantığı anlamsızdır. Bununla beraber mesela Aral Gölü’nün kuruması SSCB’nin sanayileşmesinin Türkistan cumhuriyetlerine bıraktığı felakettir. Dolayısıyla bu felaketin telafi maliyetini Rusya ödemelidir. Bunun gibi diğer çevre koruma faturalarını da sanayileşmiş ülkeler ödemelidir.

Karbon ayak izi üzerinden kırmızı et tüketimine sınırlamada eski sömürgeleri temel proteinden mahrum bırakma, böylece bedensel ve zihinsel gelişmeyi engelleyerek yeni sömürgeciliği tahkim etme boyutu bulunmaktadır. Son İklim Kanunu’nda da bunun izleri görülmektedir. Halbuki Türkiye, gerek sanayileşmiş gerek en az gelişmiş ülkelere göre kırmızı etin en pahalı olduğu ülkedir. Dolayısıyla kırmızı et tüketimine karşı zaten doğal bir engel bulunduğu halde son yasa ile daha fazla engellerin oluşturulması endişesi bulunmaktadır.

Gıda dahil dünyadaki üretimin yaklaşık ’ini ’lık gelişmiş ülkeler tüketmektedir. Kalan ’lik pay ise ’lük fakir ülkelerde eşit paylaşılmamaktadır. Bu ülkelerin binde birlik yönetici ve yandaşlarıyla diğerleri........

© Turkish Forum