Adana Altın Koza 2025: Ulusal Yarışma’nın İzlenimleri
Türkiye’nin en köklü film festivallerinden Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, 22–28 Eylül tarihleri arasında 32. kez sinemaseverlerle buluştu. 21 ülkeden 97 yönetmenin toplam 122 filminin gösterildiği festivalde Ulusal Uzun Metraj Yarışması‘nda 4’ü dünya prömiyeri olmak üzere 10 film, Ümit Ünal başkanlığındaki jüri tarafından değerlendirildi ve ödüller dağıtıldı.
Türkiye’nin en köklü film festivallerinden Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, 22–28 Eylül tarihleri arasında 32’nci kez sinemaseverlerle buluştu. 21 ülkeden 97 yönetmenin toplam 122 filminin gösterildiği festivalde, Ulusal Uzun Metraj Yarışması‘nda 4’ü dünya prömiyeri olmak üzere 10 film izleyiciyle buluştu ve Ümit Ünal başkanlığındaki jüri tarafından değerlendirildi.
Bu yıl festival, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar‘ın 5 Temmuz’daki gözaltı ve ardından tutuklanması olayıyla gölgelenmişti. Bu nedenle eski yıllardaki coşkulu atmosferi yakalayamasa da Adana seyircisinin festivale ilgisi ve sahiplenişi sinema salonlarını doldurmayı başardı. Bu yüzden benim için asıl heyecan, ödül töreninde değil, o salonlarda sinemaya duyulan bu sadakatin varlığında gizliydi.
Öte yandan, filmler üzerine düşünürken Türk sinemasında giderek azalan cesaret ve yaratıcılık meselesiyle yüzleşmemek zor. Temalar iddialı bir şekilde lanse edilse de anlatı dili çoğu kez risk almayan, ağır tempoya sıkışmış ve seyircisiyle gerçek bir bağ kurmakta zorlanan filmlerle karşı karşıya kaldık. Bu yüzden festivalin asıl değeri, zor koşullar altında dağıttığı büyük ödüllerden ziyade Türk sinemasında gittikçe derinleşen bu sorunları görünür kılmasında yatıyordu.
Bu kapsamda jüri kararlarının çoğu bu sene benim bakış açımla tam olarak örtüşmedi. Bu yazıda, yarışma filmlerine dair kendi değerlendirmelerimi ve izlenimlerimi paylaşacağım.
Yarışma Filmlerine Bakış
Gündüz Apollon Gece Athena; hayaletler aracılığıyla geçmişten bugüne mezarsız ve ötekileştirilmiş ölülerin politik yankısını edebi tatta izleyiciye aktarıyor. Ancak ilk bölümdeki muğlaklık merakı kısmen diri tutsa da izleyicinin filmin içine girmesini biraz geciktiriyor. Yine de Defne’nin mesafeli başlayan ama finalde derinleşen performansı ve Side’den Bostancı’ya Uzanan mekanları, filme kalıcı bir atmosfer kazandırıyor.
Emine Yıldırım‘ın yönetmenliğini üstlendiği film; 150 bin TL’lik Kadir Beycioğlu Jüri Özel Ödülü ve 50 bin TL’lik En İyi Müzik Ödülü‘nü kazandı. Benim puanım ise 10 üzerinden 6; film edebi yaklaşımıyla dikkat çekse de anlatımdaki muğlaklık ve temposu nedeniyle etkisi sınırlı kaldı.
Ev, kurmaca olarak lanse edilse de biçimsel olarak uzun planları ve gündelik ayrıntılarla gerçekliğin ön planda olduğu bir belgesel havası taşıyor. Ancak bu yaklaşım, hikayeyi derinleştirmek yerine çoğu zaman gözleme dayalı bir kayda dönüşüyor. Film politik bir arka plan ima etse de yaşanan durumları cesurca işlemekten çekinerek beklenen sorgulayıcı katmanı sunamıyor.
Orhan Eskiköy‘ün yönetmenliğini üstlendiği film; 300 bin TL’lik Yılmaz Güney Ödülü ve 100 bin TL’lik Ayhan Ergürsel En İyi Kurgu Ödülü‘nü kazandı. Benim puanım ise 10 üzerinden 2; film, ödüllere rağmen beni tatmin etmedi çünkü anlatısı yüzeysel ve politik........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d