menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

52 bin polisle kuşatılan 1 Mayıs

6 0
previous day

Taksim yine yasaklıydı. İşçilerin yıllardır simgeleşmiş meydanı bir kez daha polis ablukasına alınacak, asıl sahipleri oraya giremeyecekti. Saat 9 sularında evden çıkıp Kadıköy’e doğru yola koyuldum. Söğütlüçeşme’ye yaklaştığımda ilk polis barikatıyla karşılaştım. Araç trafiği tamamen kapatılmıştı. Gazeteci olduğumu belirterek Turkuaz basın kartımı gösterdim, ancak görevli polis kararlıydı: “Kesinlikle geçemezsiniz.” Başka sokaklardan alana ulaşmaya çalıştım ama nafile; İskele'ye çıkan tüm yollar tutulmuştu. Aracımı bir sokağın başına, çekilme riskini göze alarak park ettim çünkü İSPARK’lar da kapalıydı. Bu arada aklımda bir soru dönüp duruyordu: Yıllardır İran, Irak ve Suriye sınırları adeta kevgire dönmüşken, isteyen elini kolunu sallayarak geçerken, demek ki istenirse bir yerden giriş gerçekten engellenebiliyormuş. Ama bu da başka bir yazının konusu...

Kadıköy Boğa'nın olduğu meydana kadar yürüyerek gelmiştim… Yine polis barikatları ve barikatlarda üst araması, çanta kontrolü.

Bir memur sessizce sordu:

— Nereye gidiyorsunuz?

Cevabım netti:

— Bayrama.

Barikattan geçince kalabalığın sesi duyulmaya başladı. Yağmur ince ince yağıyordu ama sloganlar gür, net ve cesurdu:

"Yaşasın işçilerin, emekçilerin 1 Mayıs'ı!"

İlk röportajımı gözyaşları içinde slogan atan yaşlı bir amcayla yaptım. Ayağındaki ayakkabı çamurluydu, bastonuna dayanıyordu:

— Adınız nedir amca?

— Ben Cemal. 1969'dan beri bu meydanlara geliyorum.

— Bugün ne hissettiniz?

— Her seferinde bir umut taşıyorum evladım. Bu........

© Toplumsal