menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nuray Mert ya da Bir Sol Liberalin Hazin Öyküsü!

232 7
12.04.2025

Liberal ve “sol liberal” çevrelerinin önde gelen isimlerinden gazete yazarı ve akademisyen Prof. Dr. Nuray Mert, 9 Nisan Çarşamba günü, medyascope.tv sitesinde "Veda Ediyorum" başlıklı bir yazı yazdı. Dramatik bir sona işaret eden bu yazının ardından, ilgili çevrelerde ve entelektüel ortamda bir dizi eleştiri ve değerlendirme geldi. Mert, Kur’an-ı Kerim’den yaptığı “Şüphesiz insan çok cahil ve zalimdir (Kur’an, 50/72)” şeklindeki alıntıyla başladığı yazısında, siyasi yorum yazmaya, televizyonlara çıkmaya ve görüş bildirmeye son verme kararı aldığını ilan ediyor. Kur’an alıntısının kaynağını yanlış vermesi hoş görülebilir. Çünkü, söz konusu Ahzab Suresi 50'inci değil, 33'üncü suredir . Bu nedenle doğru referans “Kur’an, 33/72” olmalı. Ancak, dediğim gibi bu küçük hata hoş görülebilir. Ayrıca Mert’in aldığı karara “zalim” kavramı daha uygun düşüyor. Umarım “cahil” ile kendisini, “zalim” kavramı ile de siyasal İslamcıları kastetmiş olsun.

Her neyse Mert, veda yazısında şöyle diyor:

"Kendi adıma da ülkem adına da artık korkuyorum. Kendi adıma, soluğu cezaevinde alırsam kedilerime kim bakar diye korkuyorum. 'Torun' saydığım, yeğenimin küçük kızından ayrı kalırım diye korkuyorum. Geçirdiğim ölümcül hastalığın izleri, sağlık durumum, yaşım itibarıyla tahammülüm, mecalim bitmek üzere diye korkuyorum. Ülkem adına, bir karanlık tünelde nereye gittiğimiz meçhul hale geldiği için korkuyorum. O küçük kız için korkuyorum. Gocunulacak yanı yok, insan korkan bir varlıktır,"

Çok anlaşılır bir insani korku. Ancak, bu cehennemin yollarını döşeyen liberallerden biri de Nuray Mert. Yıllarca topluma, AKP iktidarının ve siyasal İslamcıların “Kemalist vesayet” rejimini yıkarak ülkeye özgürlük ve demokrasi getireceğini anlattılar. Şeriatçılığı, İslamcı faşist harekete karşı mücadele edenleri ise “vesayetçi” veya “darbeci” ve bir dönem de yaygın şekilde “Ergenekoncu” diye yaftaladılar. Kumpas davalarında, AKP iktidarı ve İslamcılar lehine paha biçilmez bir destek sundular. Sonuçta yolunu döşedikleri cehennemin ateşi kendilerini de yakmaya başlayınca, işte böyle teker teker sahayı terk etmeye başladılar.

Mert yazısına kararı nasıl aldığına ilişkin bazı ayrıntılar veriyor:

“Şimdi son dönemece gelmiş durumdayım. Mart ayı başında, Ramazan’ın ilk günü, Akit TV’de bir programa davetliydim. Eşin dostun uyarılarına kulak asmadım, hangi mecra olursa olsun ayırt etmemek gerektiğini düşündüm, programa katıldım. Program boyunca ısrarla Kürt meselesi ile ilgili görüşlerim, zamanında başıma iş açan eski görüntüler, çarpıtılmış konular gündeme geldi. Bir kez daha tüm samimiyetimle görüşlerimi izah etmeye çalıştım. (…) Ne büyük bir gaflet!”

Evet... Ne büyük bir gaflet! Mert şöyle devam ediyor:

“Bu zaman zarfında, eşim dostum, yine beni kabahatli buldu, neden Akit TV’nin programına çıktım, zamanında başıma onca iş açan bu konulara, sorulara muhatap olmanın yolunu açtım. Bu tür yayınlar, olayları köpürtme aracı değil miydi? Ne diyeyim, onlar da haklı. Nasıl bir ülkede yaşadığımın farkında değil miyim, değilsem olmam gerekmez mi? Gerekir gerekmesine de ben hep bu düşünceyle hareket etmeyi reddetmiş biriyim. (…) Bir başka gaflet!”

Kur’an’dan alıntı yaparak (yazının dramatik olan yanı da bu) medyaya ve siyasal tartışma ortamlarına veda eden Nuray Mert’in görüşleri hakkında, yaklaşık 9 yıl önce, 10 Ocak 2016 tarihinde ABC sitesinde bir yazı yazmıştım. Kendisini eleştiren başka yazılarım da oldu. Örneğin, “Liberal İhanet” adlı kitabımda da kendisini eleştirdiğim bir bölüm var. Tarihe düşülen bir not niteliğinde olduğunu düşündüğüm bu yazımı, söz konusu trajik “veda” vesilesiyle bir kez daha okurlarımızın dikkatine sunmakta yarar görüyorum. Çünkü bu finale nasıl gelindiğinin bir öyküsü var. Yazım aşağıda.

Nuray Mert.. Akademisyen, siyasal gözlemci, sosyolog doktor, profesör, köşe yazarı, kanaat önderi... Bu unvanları daha da çoğaltabiliriz. İnsan bu kocaman unvanları duyunca şöyle bir toparlanma ihtiyacı duyuyor. Ancak unvanlardan en fiyakalısı da herhalde "liberal demokrat" olmalı.. En iyi olasılıkla sol liberal sayabileceğimiz bir köşe yazarı.

Dün (8 Ocak 2015) Cumhuriyetteki köşesinde bir yazı yazdı. Bu yazıyı ele alacağız, ama önce kısa bir anımsatma ve değerlendirme yapmakta........

© Tele1