Biz düşünmezsek düşünmek durur mu?
Üstümden bir kuş uçuşu serpintisi geçti. Başımı çevirdim fakat sürüyü göremedim. Ses, görüntüden ve anlamdan bir anlık ağ ördü sanki üstümde. Zihnim titredi. Manzara ışık içinde eridi. Zaman yükseldi. Sevdim varlığımı. Bunu düşündüm. Beklenmedik anda gönlüme inen anlam dalgasını yakalamaya çalıştım. Türkçede düşünmek kelimesinin anlamakla bağlantısı tesadüfen ortaya çıkmış sayılabilir miydi? Dahası rüya anlamına da gelen düş, kökü ile beraber ıramıza dair işaretler taşımaz mıydı? Öyle veya böyle yorumla oluşur asıl düş ve düşünce? Başımı kaldırıp bakmasaydım geçen serpintiye ölüp giderdi. Ses beni yoruma çağırdı.
Düşünmek ile düşü, düşmek ile düşünürü yan yana koydum ben de. Düşteki zar tabakasına odaklandım. Rüyayı biz görüyorduk lakin dilimizin bu elvanlı kelimesi aklın ve hayalin bütün denizlerini aşmaya, dağlarına tırmanıp bozkırlarında yitmeye meyilliydi. O yüzden türkü uyarıyordu bizi ‘hayalde gör düşte gör bir kötüye düş de gör.’ Düşünmeye, akletmeye çağrı daha ne kadar inceden dillendirilebilirdi? Yorum hakkı ne güzel kullanılmıştı böyle.
İnsanı ve toplumu akıtan ‘yorum’ hakkı olduğuna göre onu insanın tekil eyleminden varlığının özüne götüren ‘anlama’ yetisi olmalı. Düşünce anlamla, rüya yorumla mayalanır demektir bu. Rüyaları tuhaf, düşünceyi derin buluruz sonunda. Ölümlü bir kas ve kemik kütlesi olmaktan kurtulup olgusal gerçekliğe yükselmek isteyenin düşü kanasa bile bozulmaz yorumla. Felsefi bir iklim içinde ve kavramsal örgülerle dili ve anlamı işleten kişilere düşünür diyoruz. Onların herhangi bir konuda ileri sürdükleri görüşleri anlamaya çalışmak ve........
© tarihistan.org
