Konuyu Değil de Memleketi Sulandırabiliriz!
Konuyu Değil de Memleketi Sulandırabiliriz!
Sizinkiler ne derdi bilmem ama benim annem, suyla oynadığımda, oynama suyla derdi. Suyu bol bir memlekette yaşadığımdan değil, suyu bol bulduğumdan da değil, her çocuk gibi su olduğu için suyla oynamayı severdim. Mesela yağmurlarda oluşan su birikintileri, susuzluğu çok derinden yaşadığımız köyde en çok da ilgimi çeken oyuncaklardan olurdu. Evet, çocuk için sulu çukur da bir oyuncaktır.
Sulu çukura ayakkabılarımızla atlayıp etrafa sıçratma mesafesi ya da elimizdeki değnekle çukurcuğun ortasına vurup oluşan görüntü üzerinden “suyu havaya en çok ben tüngüttüm” rekabeti oyunumuzu kızıştırırdı. Bazen tek başına bir çocuğun suya salladığı her değnekten sonra sudaki hareketi izleyişi, belki de su bilimcilerinin bile hala yoğunlaştıramadığı bir merak yumağı olurdu. Şahsen ben kendimi kaybederdim sudaki o değişimleri izlerken. Ve durumu gören annem paçalarımdan dizlerime doğru ilerleyen ıslanışıma dayanamayıp o meşhur “oynamaaa!” çığlığını atıverince ne su ne de merak kalırdı.
Annemin çığlığı en masum haliyle hoş bir hatıra olarak hala kulağımda yankılanır yankılanmasına ama benim suyla olan münasebetim bir türlü olağanlaşmadı gitti. Bir de babamın abdest suyunun musluktan akışını seyretme aşkına heder etmişliğim bile vardır. Laf aramızda, hala fırsatını bulunca kimselere çaktırmadan çocukluğumda yarım kalan oyunlarımı devam ettiririm.
Çocuklar, suyu severler. İlgilerini çeker, önce çekinirler sonra da tanıdıkça ondan vazgeçmek istemezler. Su, insanın doğal bir parçası, evrenin dört temel unsurundan biri ve hayatın kaynağı. Bebeklerdeki kolik durumu da anne karnındaki bol sulu hayattan dünyanın bol havalı hayatına uyum sürecinde ortaya çıkarmış. İnsanın suyla ilişkisi, bu denli........
© tarihistan.org
