menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hakan Akpınar: Dar ayakkabı…

8 0
01.09.2025

hakanakpinar227@gmail.com

YAZI ARŞİVİ

2002 yılının temmuz ayıydı. İstanbul’daydım. Öğle sonrasında Taksim’deki otelimden çıkmış, bir taksiyle Fındıklı’ya doğru yol alıyordum.

“Onların Hikâyesi/Nasıl Gazeteci Oldular?” adlı ikinci kitabım için meslekte kök salmış ünlü gazetecilerle görüşüyordum. Bu yüzden sık sık Ankara’dan İstanbul’a gidiyordum. Ne de olsa Türk Basını’nın merkezi, yönetim kadrosu ve büyük yazarların çoğu İstanbul’daydı.

Sadede gelirsek… O gün Çetin Altan’la randevum vardı. Beni, Fındıklı’daki evinde bekliyordu. Biraz da gecikmiştim. Zili çaldım. kapıyı eşi Solmaz Kâmuran Hanım açtı. Çetin Altan da hemen kapının ardında gülümseyerek beni bekliyordu. Kendisini yüz yüze ilk kez görüyordum. Çok nazik ve medenî bir adamdı. Üzerinde, “salaş” diyebileceğimiz sade bir pantolon ve gömlek vardı.

Evin salonuna geçtik. Hemen sohbete başladık. 1940’lı yıllarda başladığı gazetecilik serüvenini uzun uzun ve keyifle anlatıyordu. 1960’lı yıllarda TİP Milletvekili iken Meclis kürsüsünde “Nazım Hikmet en büyük şairdir” dediği için Genel Kurul Salonu’nda sağcı vekillerden nasıl dayak yediğini ise kahkahalarla anmıştı. Saldırılar, atılan yumruklar, açılan davalar, bitmeyen mahkemeler, uzun süreli hapisler… Meslekte çekilen üzüntüler, acılar… Yenilen kazıklar ve daha bir sürü acı-tatlı hikâye…

Söyleşi boyunca sadece sorularımı sormuş; sözünü kesip, insicamını........

© Tanyeri Haber