Ahlakî bir tercih olarak aptallık
Diğer
02 Ağustos 2025
"Aptallar hallerinden memnundurlar, fakat saldırıya da hazırdırlar, saldırıya geçtiklerinde, en kötü insanlardan çok daha tehlikelidirler...” Nazi Almanyası’nda yaşamış teolog Dietrich Bonhoeffer’in sözleridir bunlar. Aptallıkla mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalışmanın gerekli olduğunu savunuyordu. Ona göre aptallık, bir zekâ problemi değil, ahlaki bir problemdi.
Aptallık “bir zekâ eksikliği değil, ahlaki bir zafiyet” olarak tanımlandığında, onu sıradan bir “cehalet” ya da “bilgisizlik” halinden ayırmış oluruz. Toplumsal etkileriyle birlikte düşündüğümüzde ise, aptallık artık sadece bireysel bir sorun değil, organize bir tehlike halini alabilir.
Bozhoeffer, Nazi rejimi altında yaşadığı dönem boyunca, halkın büyük kısmının neden bu kadar kolayca yönlendirildiğini, neden zulme ses çıkarmadığını anlamaya çalışmıştı. Ona göre: “Aptallık, eleştirel düşünme yetisinin felce uğramasıdır. Aptal insan, rasyonel argümanlarla ikna edilemez çünkü o, gerçeğe değil duyduğu slogana, “otorite”den gelen bilgiye göre hareket eder”. En tehlikelisi ise, aptal insanın kendi durumunun farkında olmaması ve bu durumda olmaktan memnuniyet duymasıdır.
Aptallık bireysel bir eylem olmaktan çıkarak kitlesel hale geldiğinde, kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak olan refleks şudur: Toplumsal İtaatkârlıkla insanlar sorgulamadan, otoritenin buyruğuna boyun eğmeye başlarlar. Bu, faşizmin ve totaliter rejimlerin yükselişinde belirleyicidir. Düşünen, sorgulayan insanlar hedef alınır. Akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, hatta bilim bile “şüpheli” hale gelir. Saldırganlık ve Linç Kültürü etkinleşir. Aptal........
© T24
