menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Üniter devlet ve resmî dil sorunu

32 20
20.07.2025

Diğer

20 Temmuz 2025

Türkiye’de resmî dil tartışması yeni değil. 1876 tarihli Osmanlı Anayasası’nın (Kanun-ı Esasi) hazırlıkları sırasında bile bu mesele gündeme gelmişti.

Osmanlı parlamentosunda farklı bölgelerden seçilen mebuslar ilk kez bir araya geldiğinde ortaya beklenmedik bir sorun çıktı: Tutanaklar ve yasalar hangi dille yazılacaktı?

II. Abdülhamid, resmî dilin Arapça olması gerektiğini savunuyordu. Ancak Adalet Bakanı Eğinli Said Paşa, buna karşı çıktı. Sonunda Türkçenin resmî dil olması yönünde uzlaşı sağlandı.

Anayasa’ya (günümüz Türkçesiyle) şöyle yazıldı:

“Osmanlı tebaasından bir kişinin devlet hizmetinde görev alabilmesi için devletin resmî dili olan Türkçeyi bilmesi gerekir.”

Gerçi bu hüküm güllük gülistanlık bir ortamda konulmadı.

Anayasa hazırlanırken taslaktaki şu ifade daha en başta tartışma yaratmıştı:

Osmanlı ülkesindeki milletlerden her biri kendi dilinde eğitim yapabilir.”

Said Paşa, böyle giderse “Türklük diye bir şey kalmaz” dedi, heyeti ikna etti. Türklük o zaman için kırılgan bir kimlikti. Halk dili ile saraylı dili arasında ayrım büyüktü ve halk okuma yazma bilmiyordu. Türkçeye bir yönüyle ulus devlet inşası açısından, diğer yandan halkın bilincinin yükselmesi açısından önem atfediliyordu.

Sonuçta o hüküm çıkarıldı.

O günden beri Türkçenin resmî dil oluşu, kesintisiz bir anayasal ilke olarak korunuyor.

Zaman zaman dil konusundaki tartışmalar alevlense de bu kural yaklaşık yüz elli yıldır değişmeden duruyor.

Yeni “Terörsüz Türkiye” tartışmalarıyla birlikte üniter devlet ve resmî dil meselesi yeniden gündeme geldi. Gözlemler, bu konuda hem kavramsal hem siyasal düzeyde bir kafa karışıklığı olduğunu gösteriyor.

Bu nedenle netleştirelim: Üniter devlet demek, toplumun tek dilli ya da tek milletli olması demek değildir!

Üniterlik, yönetim yetkisinin merkezde toplanması anlamına gelir. Bu, farklı halkların ya da dillerin bir arada yaşamasına engel değildir.

Örneğin Çin Anayasası’nda ülke “çok milletli bir üniter devlet” olarak tanımlanır. Yani etnik çeşitlilik ile üniter yapı bir arada var olabilir.

Benzer şekilde Nijerya Anayasası’nda “federal” bir yapıdan söz edilir ama yine de “devletin bölünmez bütünlüğü” vurgulanır. Bu da gösteriyor ki, bölünmez bütünlük yalnızca üniter yapılara özgü değildir!

Dolayısıyla “üniterlik = tek millet = tek dil” formülü evrensel bir anayasal zorunluluk değil, siyaseten benimsenmiş bir........

© T24