menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayat bazen çok zor olur

15 0
10.05.2025

Diğer

Konuk Yazar

10 Mayıs 2025

Dertlerimiz gözümüzde büyür; aşılmaz, geçit vermez dağlar kadar yüksek görünür. Bu anlarda dertlerinizi sıradanlaştırmak ve kendinizi rahatlatmak için ne yaparsınız? Benim iki ayrı yöntemim var; biri, dünyamızın uzaydan çekilmiş fotoğrafına bakmak, diğeri ise memleketten bir uzun yol otobüs seyahati videosu izlemek. Dünyanın fotoğrafına bakınca derdimin milyarlarca insan arasındaki küçüklüğü aklıma gelir, otobüs videolarında da o küçük kasabalardaki yaşamları düşünürüm, tasalarım geçer.

Bana dertlerimin küçüklüğü hissini veren bir şey daha var, o da Güneydoğu Asya’nın gelişmekte olan ama daha yolun çok başında olan memleketlerine yaptığım kırsal alan ziyaretleri. Kamboçya’da başkent Phnom Penh’e minibus ile dönerken, acaba bu yolda gördüğüm kasabalarda doğsaydım nasıl bir yaşamım olurdu, diye düşünmüştüm. En basit sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşamayacaktım. Hayatın bana getirecekleri de aşağı yukarı belli olacaktı. Ağzımla kuş tutsam, Einstein kadar zeki olsam da Türkiye’de dünyaya bir memur çocuğu olarak gelerek elde ettiğim fırsatları yakalama şansım olmayacaktı.

Çin’e ilk taşındığım 2010’ların başında, gelişmiş doğu bölgelerinden içerilere doğru seyahat etmeye başlayınca da aynı his oluşurdu. Küçük kasabaların sokaklarındaki çocukları gördüğüm zaman “İleride ne olacaklar acaba?” diye düşünürdüm. Kaygımın yersiz olduğunu, ilerleyen yıllarda aynı şehirlere yeniden gittiğimde anladım. Çin, 2010 sonrası eğitim ve sağlık alanında kapsamlı atılımlar ve hızlı ekonomik gelişme ile bu çocuklara birçok fırsat sağladı.

2011’den sonraki 10 yılda, üniversite eğitimli iş gücü oranı yüzde 10’dan yüzde 25’e çıkarıldı ki, tahmin edersiniz, Çin nüfusu büyüklüğünde bu çok zor bir iştir. Sağlık alanında, özellikle kırsal kesimde görülen yetersiz beslenme problemiyle başa çıkabilmek için yoksul öğrencilere 20 milyar dolarlık ücretsiz beslenme imkânı yaratıldı. Şehirler de büyüyen ekonomiyle değişti. Eskiden kalacak otel bulamadığımız şehirlere beş yıldızlı oteller açıldı; birçok şehrin gökyüzünü gökdelenler kaplarken, köşe başlarında pıtır pıtır KFC, McDonald’s, Starbucks’lar belirmeye başladı.

Uluslararası ticaretin Çin’in gelişimindeki payı

Bu zenginleşmenin ve değişimin en büyük sürücülerinden biri de uluslararası ticaret oldu. Çin’in meşhur Başbakanı Le Keqiang’in dile getirdiği rakamlara göre, 200 milyona yakın insan uluslararası ticaret sayesinde çok farklı hayatlar kurdular.

Uluslararası ticaretin büyümesinde iki önemli dönüm noktasının altını çizebiliriz. Bunların başında, 1980’lerde Deng Xiaoping’in önderliğinde Çin’in güneyinde, Guangdong’da açılan özel ticaret bölgeleri geliyor. Tarihin cilvesi; o zamanlar Guangdong eyaleti parti sekreterliği koltuğunda ise Xiaoping’in kadim dostu ve şu anki başkan Xi Jinping’in babası Xi Zhongxun (习仲勋) oturuyordu.

Deng Xiaoping, kendine has tarzı olan biriydi ve veciz sözleri ile tanınırdı. “Bırakalım da ilk olarak birileri zengin olsun” ve “Sosyalizm yoksulluk değildir” deyişleri, o dönemin ruhunu anlatmak açısından çok önemlidir. Güneyde açılan bu özel bölgeler, ilerleyen zamanlarda ülkenin değişik bölgelerine hızlı bir şekilde yayıldı ve Çin’in ilk dönem büyümesinde büyük pay sahibi oldu. Bu bölgelerin çoğunun Çin’in doğu bölgesinde olması da büyük bir göç dalgası yarattı. 1980’lerden günümüze, 400 milyona yakın insan evlerinden, barklarından ayrılıp ülkenin sanayileşmiş doğu bölgelerine göç etti. Kırsal alan, yaşlılara ve geride bırakılmış çocuklara kaldı. Bu konuda daha önce yazdığım yazıyı aşağıya bırakıyorum. (*)

2001 yılına gelindiğinde ise Çin yeni bir dönüm noktasındaydı. Çin, resmî olarak Dünya Ticaret Örgütü’ne adımını attı ve “En Çok Kayrılan Ulus (MFN)” statüsünü kazandı. Pekin'e bu dönemde en büyük desteği de Çin’e giriş planları........

© T24