menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İnönü’yle Lozan’ı yaşamak (1)

10 1
sunday

Diğer

Konuk Yazar

13 Temmuz 2025

Cenevre’deyiz, çok heyecanlıyım, asıl isteğim Lozan’a ulaşmak, tarihi kenti baştan başa dolaşmak, bir asır öncesini hayalimde canlandırmak, o anları yaşamak.

-İsmet İnönü’nün Hatıratı (*) var elimde. Her sözcüğünde durup, irdelerken, kimi zaman takılıp kalıyorum, farklı kaynakları açıp kapatma maratonundayım. Bir gazeteci için bu saplantı doğal değil mi?

Lozan Antlaşmasının üzerinden yüzyıl geçmiş olsa da, T.C. adına görüşmeleri yürüten devlet adamı İsmet İnönü’nün izlerine acaba orada rastlayabilecek miyim? Cumhuriyetin İkinci Cumhurbaşkanı, İlk Başbakanı İsmet İnönü, Lozan’ı aylar boyunca mesken tutarken, hangi semtlerde, binalarda, toplantı salonlarında bulunmuş, kendisini akşamları oteline geri götüren otomobille caddeleri, sokakları kat ederken neler yaşamıştı?

Lozan Polis Müdürü Jaquiard, İsmet Paşa’ya gelip, otomobilden Türk Bayrağının kaldırılmasını neden istemişti:

-Paşa hazretleri, Ermeni çetelerinin size bir suikast yapacaklarını biz de haber aldık, görevimiz sizi korumaktır, konferans salonuna gidip gelirken otomobilinizden Türk bayrağının kaldırılmasını rica ediyoruz.

Paşa:

-Ben, burada Türk delegesi olarak bulunuyorum. Bu Türk bayrağı benim arabamdan kalkmaz. Ben burada bir suikaste kurban gidebilirim. Fakat benim ardımdan bir Türk delegesi daha gelir, arabaya biner ve benim vazifemi yapar. Türk bayrağı otomobilden hiçbir zaman kaldırılamaz. Bin Türk delegesi bile kurban edilse bayrak kaldırılmaz, yerinde durur. Bayrağınızı savunamazsanız hiçbir ulusal mücadeleyi kazanamazsınız…

İnönü için “cesur bir vatansevermiş” diye düşünürken, bugün devleti temsil eden isimlerin sayısız otomobil ve yüzlerce korumadan oluşan şaşaalı konvoyları aklımda!

Lozan’da görüşmeler sürerken, İnönü, kapitülasyonların kaldırılması noktasında kendi deyimiyle “diplomat değil, asker olmanın” sıkıntısını nasıl yaşamış?

“…Kapitülasyonlar meselesinde uğradığım güçlük, biraz da askerlikten gelip, amatör diplomatlık yapmamdan doğmuştur. Benim bu durumumdan yararlanmak isteyen diplomatlar, her iddialarını tekliflerini diplomasinin usul ve kaidesine uygun şekilde ileri sürüyorlardı. Ben bu iddialara karşı, amatör diplomat olarak ve asker tabiatıyla fikrimi kısa ve kuru söylemek isterdim, mesela kapitülasyonlar için mülgadır (iptal) diyelim derdim. Böyle diyemeyiz derlerdi… Kapitülasyonların ilgasında, ilgasına teşebbüs etmekte akit taraflar mutabık olduklarından, birtakım tedbirler düşündüklerinden bahsederlerdi… Bırakın bunları derdim…Konferansın ilk kesildiği ana kadar kapitülasyonlar üzerinde sonuca varmak bizim için mümkün olmamıştır, konferans kesildiğinde de açık bir mesele olarak kaldı…”

Bu satırları yol boyunca okuyarak Lozan’a vardığımızda ilk iş olarak, önünde şu sırada büyük bir tadilat süren Rumine Sarayı’na (**) adım attık. Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 günü, şimdilerde müzeye dönüştürülmüş olan bu tarihi binada imzalanmıştı. Kapıdan içeri girdiğimizde kendimizi, yukarılardan ışıkların süzüldüğü ferah bir holde bulduk, soldaki küçük salonun duvarı, “O gün” anısına, İsmet İnönü’nün de yer aldığı siyah beyaz fotoğraflarla donatılmıştı. Duvar resimlerinin önündeki metal kanepeler, oturup uzun uzun fotoğrafları seyredip, İsmet İnönü’nün hatıratından o günlere dair anılarını okumaya devam etmek için bire bir:

“…İsviçre’ye gelir gelmez karşımıza çıkan ilk mesele İsviçre’yi........

© T24