Alaska ve Ankara’da iki toplantı, iki tehdit
Diğer
17 Ağustos 2025
Trump ve Putin Alaska'da bir araya geldi (solda), Şeybani ve Fidan Ankara'da görüştü
Kuzeyimizde Ukrayna, güneyimizde Suriye doğaları farklı da olsa iki sıcak çatışma alanı. Suriye 12 yıllık iç savaşın ardından kırılgan, başka deyişle kalıcı olup olmayacağı henüz kestirilemeyecek bir göreceli istikrara kavuştu. Ukrayna’nın komşusu Rusya tarafından işgali ise sürüyor ve orada da savaşın sonu henüz görünmüyor. Her iki çatışma alanı da Türkiye için birer sınama oluşturuyor. Bu iki çatışmadan algılanacak tehditlerin niteliği mutlak değil politik.
Trump ile Putin Alaska’da bir araya geldi. Kuşkusuz o düzeyde küresel bir önemi haiz değil ama Türkiye ve Suriye dışişleri bakanları Şeybani* ve Fidan da kaçıncı kez Ankara’da görüştü. Bu iki güncel teması Ankara’dan bakışla bizim için birleştiren hat, sözünü ettiğim kuzeyden ve güneyden iki önde gelen tehdit algısının kaynaklarını ilgilendirmesinde. Ve gerek Ukrayna gerek Suriye politikaları bir türlü -deyim yerindeyse- “akort” tutmuyor, amaçları anlaşılmıyor, sonuç üretmiyor.
Suriye’den başlarsak ortak basın toplantısında Fidan, herhalde aklında söylemlerine birkaç talimatlı kalemşör dışında aradığı desteği bulamamasının gerginliği olacak ki, bizleri artık alıştırdığı standardın da altında bir basit üslupla konuştu. Hangi dinleyici kitlesine hitap ettiği de belli olmadı.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) durumdan vazife çıkarmakta hiç gecikmedi. Sözcüsü ağzından “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğini” savunmaya devam edeceğimiz açıklandı. MSB’ye iddia edilen bu görevi kimin, ne zaman tevdi ettiğiyse belirsiz. Esasen adında “milli” olduğunu göz ardı etmişe benzeyen bakanlık Erdoğan’ın mahut “Türk, Kürt, Arap…” çıkışının peşinden koştuğu izlenimi vermiyor değil.
Fidan’ın öfkesi ise son günlerde medyaya verdiği söyleşileri sıklaştıran Mazlum Abdi ve İlham Ahmet gibi SDG komutan, yönetici ve temsilcilerinin ifadelerine yönelikti. Alanda gördüğü kafasında canlandırdığına ve kuvvetle muhtemel sıralı amiri Erdoğan’a anlattığı hikâyeye uymadıkça yılgınlığının arttığını dışa vuruyordu. Kendi deyişiyle “enayi” olmadığını vurgulamak ihtiyacı hissetti.
Hangi dosyaya baksa, kendinde vehmettiği “istihbaratçılık” uyarınca birilerinin başka birilerine “çektiği operasyonları” görme eğilimindeki Fidan’ın yalnız bırakılmaya yanıtı, MİT Başkanı Kalın’ın “yönetimini” yaptığı görülen “süreci” sabote etmek yahut en azından o sürece angaje olmayı reddetmek diye yorumlanmaya müsait. İşin doğrusu ne Mazlum Abdi’nin İmralı’dan gelen yönlendirmelere........
© T24
