İhtiyatlı iyimserlik: “İktidarın niyetine rağmen barışı ve demokratikleşmeyi savunmak!”
Diğer
05 Mart 2025
İktidar Bloku, her ne kadar adını “Terörden Arındırılmış Türkiye” olarak koysa da (bazı iddialara göre bir yıla yakın) bir süredir Kürt Hareketi ile uzlaşma çabası içinde olduğu algısı yaratan bir projeyi yürütüyor.
İktidar ortağı D. Bahçeli’nin öncülüğünde yürütülen bu proje, 27 Şubat günü A. Öcalan’ın görüntülü olarak yaptığı açıklamada örgüte yönelik olarak yaptığı “silah bırakma ve örgütü feshetme” çağrısı ile olumlu bir karşılık buldu. Çağrının ardından PKK bu çağrıya uyacağını açıkladı. Ayrıca Başta DEM Parti yöneticileri ve HDP eski Eş Genel Başkanı S. Demirtaş olmak üzere Kürt Siyasal Hareketinin her düzeyden temsilcisi kalıcı bir barışı inşa etmek için çağrıyı desteklediklerini ve bunun hayata geçmesi için mücadele edeceklerini ilan ettiler.
Madalyonun diğer yüzünde ise farklı bir strateji hayata geçiriliyor. İktidar Bloku başta Kürtler olmak üzere, muhalefetin seçimlerde kazandığı belediyelere kayyım atamayı, seçilmişleri görevden almayı ve son gözaltı ve tutuklamalarda olduğu gibi bir bütün olarak toplumsal ve siyasal muhalefete, gazetecilere, sendikacılara, meslek örgütlerine ve hatta iş insanlarına dahi göz dağı vermeyi sürdürüyor. Yani siyaset bilimindeki adıyla söylersek, mevcut otoriter rejim “neo- faşizm” olarak da adlandırılabilecek çok daha otoriter ve totaliter bir rejime dönüşme yolunda ilerliyor.
Bu nasıl mümkün olabiliyor? Bir yanda sertleşme artarak sürerken, diğer yanda yumuşama ve uzlaşmadan söz ediliyor. 2013-2015 sürecinde yaşananlar da hatırlandığında bir “samimiyet” sorgusudur gidiyor. Böyle bir çelişkili durum ulusalcı sol başta olmak üzere, ülkede neredeyse hemen herkesin de kafasını karıştırmış durumda.
O halde “ikisi bir arada olabilir mi” diye sormak ve yanıtını aramak gerekiyor. Yani “ülkede hızla aşırı sağ bir otoriter rejim inşa edilirken, devletin yıllardır çatışma içinde olduğu Kürt Hareketi ile kalıcı bir barış yapabilmesi ve böylece demokrasinin önünün açılabilmesi mümkün müdür?
Hayata bakarsak, bunların olması zor olsa da imkânsız değil. Çünkü hayat diyalektiğe uygun bir biçimde ilerliyor. Hayatta monolitik hiçbir bir gelişme yaşanmadığı gibi, hiçbir şey örneğin sadece siyah ya da beyazdan ibaret değil, grinin çok sayıda tonu mevcut. Keza tarihçi H. Zinn’in vurguladığı gibi, “dünya halklarının tarihi sadece barbarlıktan ve katliamlardan ibaret değil. İnsanlık tarihinde savaşların ve yıkımların yanı sıra dayanışma, barış içinde bir arada yaşama gibi dönemler de mevcut.”
Marksist solun rehber olarak kabul ettiği bir felsefe olan “Diyalektik ve Tarihsel Maddeci Felsefe”ye göre her şey değişmekle kalmaz, aynı zamanda bu değişim ve gelişim, hali hazırda toplumda var olan ve birbirine tezat oluşturan faktörlerin çatışmasının da bir ürünüdür. Gelişmeyi aynılıklar değil, ayrılıklar/farklılıklar ve bu farklılıklar arasındaki çelişkiler, çatışmalar sağlar. Gelişmenin yönünü ve sonucunu ise bu birbirine karşıt güçlerin hangisinin baskın çıkacağı belirler.
Barış ve........
© T24
