menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İddianame, CHP’yi fiili olarak çalışamaz hale getirme adımı; Cumhurbaşkanlığı adaylığında yeni isme zorlama çabası...

61 4
13.11.2025

Diğer

13 Kasım 2025

Jorge Luis Borges ‘her yazarın bir katip olduğuna inanıyorum’ der. (*) Elbette edebiyatçılar için kurulmuş bir cümledir ama düşündürür beni. İrlandalı şair William Butler Yeats’in; yazarların atalarının mirasçısı olduğunu söyleyerek ‘büyük bellek’ten bahsetmesine de vurgu yapar. Katiplik ve bellek edebiyatçıların dışında tarihçilerin de konusudur elbet, tabii gazetecilerin. Büyük belleğin küçük bir parçası olarak şüphesiz yorumlayarak da kaleme alıyoruz yazıları. Dünü hatırlayarak, bugüne bakarak, yarına dair olasılıkları düşünerek. Dünyanın ve Türkiye’nin şu haline bakıldığında bırakın bir-iki yıllık projeksiyonu neredeyse birkaç günlük bile tahmin yapılamıyor.

Artık memleket; gece yatağa; parti başkanı, cumhurbaşkanı adayı, belediye başkanı, akademisyen, sanatçı, gazeteci olarak girilip sabah "terörist, suç örgütü lideri, yolsuzluk örgütü üyesi, hatta casus" olarak (hepsi bir arada olan da var) uyanılan bir hale dönüştü. Ana muhalefet partisinden kişilerin ya da iktidara mesafeli olan isimlerin gözaltı-tutuklanma süreçleri adeta sıradanlaştı…

Tüm yaşananlar mevcut iktidarı sürdürmek ve 2027 sonu gibi yapılacak seçimlerde ‘kazanmak’ üzerinden mi okunmalı? Ya da bir diğer soru; ‘sürdürmek’ ve ‘kazanmak’ aslında giderek ‘sürdürülmesi güçleşen’ ve toplumun tamamına ‘kaybettiren’ bir noktaya evrilmiyor mu? İktidar partisi-partileri içinde hem yönetim hem taban anlamında, hukukta ve hayatı ekonomik olarak sürdürme noktasında her geçen gün sayıları artan milyonların karşı karşıya kaldığı vehametin farkında olan-tedirgin olanların arttığına dair işaretler yok mu?

Gelin önceki gün açıklanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ekrem İmamoğlu suç örgütü iddianamesine’ bir bakalım. "CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmak için fon oluşturduğu" gerekçesiyle 142 ayrı eylemden 2352 yıla kadar hapsi isteniyor İmamoğlu’nun. 4 bin sayfaya yakın iddianamede gizli tanıklar, etkin pişmanlıktan yararlananlar, ifadeler, fotoğraflar var. Doğal olarak okunmalı, değerlendirilmeli, yorumlanmalı. İyi de burada şu nokta da düşünülmeyecek mi? Memlekette yargının siyasallaştığı, ilk derece mahkemelerin yüksek mahkeme kararlarını tanımadığı, hatta sadece Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi değil Yüksek Seçim Kurulu’nun bile kimi durumlarda mahkemeler tarafından referans alınmadığı-kararlarına uyulmadığı bir dönemden bahsetmiyor muyuz? Karşımızdaki metnin-iddiaların tartışılabilir olması için hukukun özgür, tarafsız olması gerekmiyor mu? Aksi halde iddianamenin ileri sürdüklerinin ağırlığı-inandırıcılığı olabilir mi? 30 yılı aşkın süredir hemen hiçbir iktidar belediyesine gözaltılı-tutuklamalı bir ‘operasyon’ yapılmamışken muhalefetin öne çıkan cumhurbaşkanı adayına yapılan bu ithamların toplum tarafından sadece hukuki olarak değerlendirilmesi ne kadar mümkün olur?

Mesela…

‘Türkiye İçin Özgür Gelecek’ pankartının........

© T24