menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Banyonun kültür tarihi

21 1
20.07.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

20 Temmuz 2025

Tarihi kayıtlar ve arkeolojik veriler tarih öncesinde yaşamış atalarımızın suyla temastan kaçındıklarını, genellikle yıkanmak ve temizlenmek dışındaki niyetlerle, sosyal-dini ve ritüelik amaçlarla suya girdiklerini ya da su dökündüklerini göstermiş.

Bu konuda araştırma yapan uzmanlar, hastalıklardan kaçınmak ya da iyileşmek için hayvanların suya girdiğini gözlemleyen insanların bu davranışı örnek alarak içgüdüsel olarak suyla temas ettiklerini, atalarımızın denizde yüzmekten korktuklarını, nehirde, gölde veya bir şelalenin altında suya girdikleri düşünmüşler.

Yani demek oluyor ki, yıkanmak-suya girmek tarihsel süreç içinde temizlikle büyük ölçüde ilişkili olmamış, doğal sıcak su kaynakları bile bu amaçla kullanılmamış; banyo kavramı erken yıllarda hiçbir anlam taşımamış.

Arkeolojik buluntular, insanların 5000 yıl öncesinden başlayan bir süreç içinde -sınırlı da olsa- suya gireceği, suyla temas edeceği düzenekleri kendi özel yaşam alanlarında inşa ettiğini göstermiş.

Tuvaletin tarihini anlattığım yazıda -şu anki bilgilerimizle- ilk sabit tuvaletin inşa edildiği, Pakistan'ın Sindh Eyaletinin İndus Vadisinde yeşeren Mohenjo-daro uygarlığının günümüze ulaşan izlerinde, dünyanın bilinen en eski kamuya açık banyo yapısı olarak MÖ 3000’li yıllara ait görkemli bir hamam kalıntısı saptanmış.

MÖ 2000’lİ yıllarda Antik Mısır ile Mezopotamya Uygarlıklarında banyo yapmaya çok önem verilmiş; oldukça nemli olan iklimde vücut ne kadar temiz olursa tanrılara o kadar yakın olunacağı düşünülmüş.

Antik Mısır'da soyluların kölelerine, hizmetçilerine başlarından aşağı su döktürmeleriyle başlayan ilkel duş alma alışkanlığı kısa zamanda sabit bir özellik kazanmış; “kaldera” olarak anılan ve volkanik patlama sonucu toprağın çökmesiyle oluşmuş çukurlara su doldurularak içine girilmiş.

Bir süre sonra Uganda yakınlarından getirilen sabun taşı ile etrafta bolca bulunan kireç taşında oyma küvetler kullanılmış, suyun ısısı küvetlerin içine konan sıcak taşlarla sağlanmış.

Tarihin en ünlü ve en iyi belgelenmiş banyo kültürünün oluştuğu Antik Roma İmparatorluğunda sıcak sulara girmek “arınma- yenilenme” olarak görülmüş; toplumsal anlamda hamama girmek kısa zamanda köklü bir sosyal- kültürel alışkanlık haline gelmiş.

Roma’da hamamların yer aldığı binaların genellikle oyun, fiziksel egzersiz, kütüphane ve konferans salonları ile iç içe olması halkın hamamları sadece temizlik için değil, keyif, siyaset, felsefe, sosyal etkinlik ve propaganda amacıyla da kullandığını düşündürtmüş.

Roma İmparatorluğunda seçkinlerin olduğu kadar kölelerin ve sıradan insanların da vücutlarını farklı gereçlerle temizleyerek hem sıcak hem de soğuk suyla her gün temas ettirmeleri yıkanmanın işlevsel ve sıhhî gerekliliklerinin çok ötesine geçmiş; banyolar kurumsal niteliği bürünmüş.

Geçtiğimiz yıllarda volkanik kül tabakasının altında kalmış Antik Roma Kenti Pompeii'de gün yüzüne çıkarılan 2000 yıllık bir soylu evindeki lüks banyo, antik kentte keşfedilen en büyüğü kanısıyla kazılırken içinde çok kompleks bir yapı barındırdığını anlaşılmış; hamamla ilintili sıcak, ılık ve soğuk odaların özel sanat eserleriyle donatıldığı fark edilmiş.

İçinde 20 kişiyi alabilecek büyük bir havuzu olan hamamın banyodan çok bir ağırlama mekânı olduğunu fark eden arkeologlar, Pompeiili siyasetçi Aulus Rustius Verus’a ait olduğu saptanan evdeki banyo düzenekleri üzerinden dönemin toplumsal yapısındaki statüler hakkında bilgi sahibi olmuşlar.

Verus'un banyosunu kullanma şansı elde eden kişilerin üstlerini duvarları Roma İmparatorluğu'nun dört bir köşesinden getirilerek geometrik olarak kesilmiş mermerlerle kaplanmış mozaik zemine sahip özel bir alanda değiştirdiği anlaşılmış.

Saatlerce banyoda vakit geçirmenin statü göstergesi olduğu Antik Roma’da çok kişinin bu keyif yüzünden hayatını kaybetmesinin nedeni o yıllarda fark edilememiş; kurşundan imal edilmiş borularından geçen suyun zehirlenmelere yol açtığı ne yazık ki yüzyıllar sonra anlaşılacakmış.

Hinduizm’deki günahlardan arınma ve geçmişin karmasını temizleme amacı güden “sabah gün doğmadan banyo yapma” geleneği binlerce yıldır nehirlerin ruhani varlığına çağrı yapmak inancıyla milyonlarca insanı banyoda buluşturmakta.

Hindistan’da her 12 yılda bir dört farklı şehirde düzenlenen Kumbh Mela Festivali insanları bir araya getiren, yüzbinlerce insanı hep birlikte banyo yaptıran bir gelenek olarak devam ederken, kutsal mekanları ziyaretle sonlandığı için banyonun toplumsal hafızadaki binlerce yıllık ardılını da sürdürmekteymiş.

Sanskritçede dini........

© T24